Gönderen Konu: Dağın Öte Yüzü Roman İncelemesi ( Yaşar Kemal )  (Okunma sayısı 30 defa)Konuyu Okumus Olanlar

[EN] [PL] [ES] [PT] [IT] [DE] [FR] [NL] [TR] [SR] [AR] [RU]

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    ♫ 𝕄𝔼𝕃𝕆𝔻𝕚 ♫

  • Kişisel İleti Gönder (Çevrimiçi)
  • *
  • Kayıt Tarihi
    03 Oca 2015 00:00:00
  • Ileti Sayisi: 18838
  • Konu Sayisi 2169
  • Alinan Begeni 1959
  • Bayan
    • Nerden: Almanya/FFM
  • Memleket: Yozgat
Dağın Öte Yüzü Roman İncelemesi ( Yaşar Kemal )
Dağın Öte Yüzü Roman İncelemesi ( Yaşar Kemal )

Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

Eser Hakkında
Yaşar Kemal’in yazmış olduğu “Ortadirek”, “Yer Demir Gök Bakır” ve “Ölmez Otu” adlı romanlar, farklı tarihlerde yayınlanmasına rağmen devam niteliğinde olduğu için “Dağın Öte Yüzü” üçlemesi adı altında birleştirilmiştir.

“Dağın Öte Yüzü” üçlemesinin ilki “Ortadirek” 1959’da Cumhuriyet gazetesinde tefrika edildikten sonra kitaplaştı. Serinin ikinci romanı “Yer Demir Gök Bakır” 1962 yılında Cumhuriyet gazetesinde tefrika edildikten bir yıl sonra 1963 yılında kitaplaştı. Serinin üçüncü eseri “Ölmez Otu” 1968 yılında Yeni Gazete’de tefrika edildi. Aynı yıl eserin ilk baskısı yapıldı.

Özetler

Ortadirek
Toros dağlarının bir yüzünde yaşayan köylüler yaz mevsiminde Çukurova’ya göçerek pamuk toplamaktadır. Bu iş köylülerin tek geçim kaynağıdır. Yalak köyünden Çukurova’ya yaya olarak yapılan bu gidiş, konaklamalarıyla birlikte on beş günü bulmaktadır.
Koca Halil, Çukurova’da pamuğun açtığını anlamasına yardımcı olan döngeleleri görmesine rağmen, pamuğun geç açılacağını söyler. Buna sebep olarak da döngele köklerinin kurtlar ve sıçanlar tarafından yenmesini gösterir. Asıl sebep ise Çukurova’ya inmesine yardımcı olacak bir atının veya eşeğinin olmamasıdır. Koca Halil, Meryemce’nin tek oğlu olan Uzunca Ali’den yardım ister. Ali’nin cılız ve yaşlı bir atı vardır. Koca Halil, Çukurova’ya bu atın sırtında gitmek ister. Defalarca Ali’nin yanına gelip dil döker. Meryemce ise Koca Halil’e düşmandır. Bu nedenle atın verilmesine karşı çıkar. Ali ise Meryemce’den çekindiği için Halil’in yardım isteğine kulak tıkamak zorunda kalır.

Köylüler, kasabada Adil Efendi diye bir tüccardan alışveriş yapmaktadır. Veresiye mal alan köylüler, borçlarını pamuktan döndükten sonra ödemektedir. Borçlarını ödeyememekten korkan köylülerin Adil Efendi korkusu gittikçe artar. Bundan dolayı bir an önce Çukurova’ya gidip pamuk toplamaları gerekmektedir. Göç hazırlıkları başlar. Göç hazırlıkları sırasında Taşbaşoğlu, Uzunca Ali ve Öksüzoğlan’ın başını çektiği bir topluluk, Muhtar Sefer’in kurduğu düzeni yıkmak ister. Ancak aralarında güvensizlik sorunu vardır. Köylü son beş yıldır birlik olamamış, her defasında Muhtar Sefer köylünün planlarını boşa çıkarmıştır.

Sonunda köylüler yola düşmüş, uzun ve yorucu yolculuk başlamıştır. Ali’nin yaşlı atı daha yolculuğun başlarında halsiz düşer. Bu durum Ali’nin çok canını sıkar. Yolculuk sırasında Koca Halil’i bitkin görmesi onu üzer. Koca Halil’i tuttuğu gibi ata bindirir. Bunun üzerine Meryemce çılgına döner. Sürekli söylenir. Koca Halil ise Meryemce’nin söylediklerini duymazdan gelir.

Ali, yolda giderlerken Muhtar Sefer’e Çukurova’ya indiklerinde onun değil, kendilerinin belirlediği tarlada pamuk toplayacaklarını söyler. Sefer, bu duruma çok sinirlenir. Daha sonra köylüye hitap eder ve onları kendi yanına çekmeye çalışır. Koca Halil’in bindiği at daha fazla dayanamaz, bir yerde çöker kalır. Meryemce, atın başında bekler. Koca Halil, Meryemce’yi oradan uzaklaştırmak için dil döker, ancak Meryemce atın başından ayrılmaz. Koca Halil, köylülere haber vermek üzere yola koyulur. Köylüye yetişince durumu anlatır. Sefer ise bu durumu fırsat olarak görür ve “Koca Halil’in Meryemce’yi öldürdüğü” yalanını çıkarır. Köylü geri dönerek Meryemce’yi bulur. Yaşlı kadın soğuktan donmak üzeredir. Hayvanları iyi tanıyan Yemen Ağa, atın öleceğini, beklemenin yersiz olduğunu söyler. Muhtar Sefer’in işaretiyle Uzunca Ali ve Meryemce’yi geride bırakan köylü, göçe devam eder. Bir süre sonra at ölür. Meryemce, atın ölümünden Ali’yi sorumlu tutmaktadır.


Uzun yol kendisini o kadar yormuştur ki Meryemce’nin dizlerinde derman kalmamıştır. Ali, Meryemce’yi sırtında taşımaya başlar. Meryemce’nin Ali’ye olan öfkesi hâlâ geçmemiştir, sürekli Ali’ye beddua etmektedir. Uzunca Ali’nin eşi Elif Meryemce’yi bu tutumundan vazgeçirmeye çalışsa da faydası olmaz. Meryemce, köye dönmeye karar verir ve yola çıkar. Uzunca Ali, Meryemce’yi göremeyince geri dönerek onu aramaya başlar. Bulunca da sırtına alıp konakladıkları yere geri götürür.

Çukurova’ya yaklaşan köylünün bir hayli arkasında kalan Ali, yorgunluktan bitap düşmüştür. Göçe devam eden köylüler son konak yeri olan Söğütlü’ye gelir. Burada Taşbaşoğlu’nun Muhtar Sefer’e başkaldırdığı görülür. Ancak köylüler Muhtar Sefer’den korktuğu için Taşbaşoğlu’nu yalnız bırakır. Koca Halil, köylüye Çukurova’ya iniş zamanını geç haber verdiği için köylünün kendisini suçlayacağından korkar ve kaçar.

Önce köylüler daha sonra Uzunca Ali ve ailesi Çukurova’ya ulaşır. Onları Taşbaşoğlu karşılar. Köylülerin çalışacağı tarlaların verimsiz olduğunu gören Ali, diğer köylüler gibi hayal kırıklığına uğrar. Bu sırada Meryemce, yolculukta başörtüsünün düğümüne sakladığı peri böceğinin ölmüş olduğunu görür.

Yer Demir Gök Bakır

Hasan ve Ummuhan’ın meşeliğe doğru gitmesiyle başlayan roman, köylülerin Adil Efendi korkusuyla devam eder. Çukurova’da köylülerden korktuğu için kaçan Koca Halil’e oğlu Hacı tarafından Mevlit okutturulur. Ancak Koca Halil ölmemiş kendi ambarında saklanmaktadır. Gömleksizoğlu ve diğerleri Koca Halil’in yanına gelip korkmaması gerektiğini ve bütün köyün kendisini saydığını söylerler. Halil, köylülere inanmaz. Köylünün kendisini öldüreceğini düşünür.
Yalak köyüne gelen Küplüzadelerin oğlundan köylüler korkar, ortadan kaybolurlar. Yazar, bu adamın kim olduğunu belirtmez. Sadece adamın 11 yıl önce partiyle ilgili bir iş için köye geldiğine dair kısa bir açıklama yapar. Köylüler, evlerine saklanarak bu kişiye köyün boş olduğunu düşündürmeye çalışır. Boş köyden ürken atlı, köyü terk eder. Köylüler Adil Efendi’nin adamı sandıkları bu kişiden kurtuldukları için çok sevinir.

Adil Efendi’nin mallarına el koyacağından korkan köylüler çare düşünmeye başlar. Muhtar Sefer’in aklına bir fikir gelir. Köylü bütün değerli eşyasını saklayacaktır. Adil Efendi köye geldiği zaman köylüde bir şey olmadığını görüp onları bağışlayacaktır. Herkes değerli eşyasını gizler. Köyün hayvanları da bir mağaraya saklanır. Köyde değerli eşyalarını saklamayan tek kişi Taşbaşoğlu’dur.

Adil Efendi beklenmeye devam edilir. Ancak gelen giden yoktur. Hayvanların mağaraya saklanmasıyla evler buz gibi olur. Meryemce, danasını özlemiştir. Yolda Meryemce ile karşılaşan Sefer, Adil’in köye gelmeyişine sebep olarak Taşbaşoğlu’nu suçlar. Söylenti hızla yayılır. Köylüler, Adil Efendi’nin geleceği günü ıstırap içinde beklemeye devam eder. Bir çıkar yol arayan Sefer, köylüyü toplayarak bir konuşma yapar. Köy kurulundan üç kişiyi Adil Efendi ile görüşmeye göndereceğini söyler. Köylüler bu çileli bekleyişin bir an önce bitmesini istemektedir.

Sefer’in konuşmasından sonra köylüler sakladıkları malları yerinden çıkarır. Adil Efendi hâlâ ortalıkta yoktur. Taşbaşoğlu’nun köylüye duyduğu nefret artar. Köylüler, Taşbaşoğlu’ndan ürkmeye başlar.

Bu olaylar sürüp giderken Hüsne ve Recep adlı iki aşığın hikâyesi anlatılır. Hüsne, köyün başına gelen bütün felaketlerin sebebi olarak ilişkilerini görmektedir. Bundan dolayı köyden kaçmaya karar verirler. Kötü hava koşullarında yola çıkan âşıklar kaderden kaçamaz ve yolda donarak ölürler. Vurgun Ahmet, âşıkların karlar altında öldüğünü bildirmek için köye gelir. Köylülerin kapılarını teker teker çalıp hepsine serzenişte bulunur. Âşıkların köylüler yüzünden öldüğünü düşünen Vurgun Ahmet’in tavrı Taşbaşoğlu’nun evine gelince değişir. Bu durum Taşbaşoğlu’nu köylülerin gözünde yüceltir, evliya mertebesine çıkartır.

Adil efendi’nin yanına giden köy kurulu ondan beklenmedik bir cevap alır. Adil Efendi köye gelip alacaklarını istemek bir yana, köylülerin dükkânına gelip diledikleri kadar mal alabileceklerini söyler. Adil Efendi’nin bu davranışı geçmişte yaşanan bir olay yüzündendir. Geçmiş yıllarda bir köyde, köylüler borçlu oldukları ağayı öldürmüştür. Adil Efendi, bu nedenle korkmaktadır. Bu arada Muhtar Sefer, Kır İsmail’in kızıyla evlenmeye karar vermiştir. Taşbaşoğlu efsanesi ise ağızdan ağza yayılmaktadır. Muhtar Sefer, bu efsaneyi bizzat Taşbaşoğlu’nun kendisinin çıkardığını düşünür ve bunu Taşbaşoğlu’nun yüzüne söyler. Taşbaşoğlu çılgına döner.

Muhtar Sefer, Taşbaşoğlu’na türlü iftiralar atar. Ancak bunların etkili olmadığını gören Sefer, onu Ali Ömer’e öldürtmek ister. Geceleyin Taşbaşoğlu’nun evine giderler ancak onu evde bulamazlar. Bütün köy Taşbaşoğlu’nun evliya olduğuna inanmıştır. Buna en çok Memidik inanmıştır. Taşbaşoğlu’nun evliyalığına dair başından geçen bir olayı köye yayar. Sefer, onu evinde hapseder. Hadisenin tam aksini köye yayması şartıyla onu bırakacağını söyler. Memidik, uydurduğu hikâyeye tüm kalbiyle inanmaktadır, bu nedenle Sefer’in teklifini kabul etmez ve Ömer tarafından öldüresiye dövülür.

Taşbaşoğlu’na gösterilen saygı, Muhtar Sefer’i çileden çıkarır. Bu nedenle onu jandarmaya ihbar eder. Taşbaşoğlu tutuklanarak karakola götürülür. Karakolda yüzbaşıya verdiği ifadede kendisinin böyle bir iddiası olmadığını, köylünün bunu kendisine yakıştırdığını söyler. Yüzbaşı onun samimiyetine inanarak serbest bırakır.

Yüzbaşının Taşbaşoğlu’nu serbest bırakması köylüler tarafından onun evliyalığına bağlanır. Taşbaşoğlu da kendinden şüphe etmeye başlar ve evliya olabileceğini düşünmeye başlar. Muhtar Sefer, tekrar karakola giderek Taşbaşoğlu’nun ermişlik iddiasını sürdürdüğünü söyler. Yüzbaşı, en güvendiği üç jandarmayı hasta gibi Taşbaşoğlu’nun evine gönderir. Taşbaşoğlu, onları tedavi etmeye çalışır. Bu durumun haberini alan Yüzbaşı, Taşbaşoğlu’nu tutuklatır. Taşbaşoğlu, giderken kimsenin Sefer’le konuşmamasını, aksi takdirde konuşanları lanetleyeceğini söyler. Bu sözler köylü üzerinde çok etkili olur. Kimse Muhtar Sefer’le konuşmaz.

Taşbaşoğlu ve jandarmalar karakolun yolunu tutar. Yolda yağış şiddetini arttırınca, karakola giden grup mağaraya sığınır. Taşbaşoğlu, bir fırsatını bularak kaçar ve ortalıktan kaybolur. Bu olay köylüler tarafından efsaneleştirilir. Cumali tarafından anlatılan olay kısa sürede yayılır.

Ölmez Otu

Memidik, Ömer’den yediği dayağı erkeklik gururuna yedirememiş ve kimsenin yüzüne bakamaz hale gelmiştir. Memidik, insanların karşısına dimdik çıkabilmek, Zeliha’yı elde edebilmek ve kırılan gururunu onarabilmek için Sefer’i öldürmenin gereğine inanmıştır. Memidik, gerçekle hayali birbirine karıştırmaya başlar. Şevket’i Muhtar Sefer zannederek öldürür. Cesedi saklama telaşına düşer. İlk önce cesedi suyun içindeki bir ağaç köküne bağlar. İnsanlar tarafından fark edileceği düşüncesiyle ölüyü sudan çıkarıp bir kuyuya atar. Kuyunun başına üşüşen yırtıcı kuşlar Memidik’i tedirgin eder. Memidik, son çare olarak ölüyü gömer.
Eserdeki bir diğer olay Meryemce’nin oğlu Uzunca Ali ile arasında geçenleri içerir. Ali, yaşlı anasını alıp Çukurova’ya gitme konusunda kararsızdır. Daha önce çektiği sıkıntılar yüzünden anasını köyde bırakmayı düşünür. Bütün köy hazırlıklarını tamamlamış, Çukurova’ya doğru yola çıkmıştır. Ali, kendisine yardım edeceği umuduyla Taşbaşoğlu’nu beklemektedir. Ancak Taşbaşoğlu’nun gelmeyeceğini anlayınca anasını köyde uyurken bırakır, karısı ve iki çocuğunu yanına alarak yola koyulur. Çukurova’da çalışırken aklı hep anasındadır. Bu nedenle var gücüyle çalışıp bir an önce köye dönmek ister. Ali’nin çalışkanlığı ve Koca Halil ile yaptığı işbirliği köylüler tarafından kıskanılır. Ali’nin Meryemce’yi öldürdüğüne dair bir dedikodu yayılır. Bunun sonucunda Ali, köylüler tarafından dövülür. Bu durumu fırsat bilen Muhtar Sefer, Ömer’i türlü vaatlerle kandırarak Meryemce’yi öldürmesi için köye gönderir.
Eserin diğer bir olay halkası Taşbaşoğlu’nun Çukurova’daki köylülere katılmasıyla oluşur. Tarlalarda çalışan köylüler, onun üstü başı perişan, cılız halini görünce tepkisiz kalırlar. Gördükleri kişinin “ermiş” olan Taşbaoğlu değil de onun sureti olduğuna inanırlar. Karısı ve çocukları bile onun suret olduğuna inanır. Köylüden ve ailesinden beklediği ilgiyi göremeyen Taşbaşoğlu bunalıma girer. Bütün bunlar yetmezmiş gibi tarla sahibi Muttalip Bey onunla alay eder.  Bütün bu olaylar sonucu Taşbaşoğlu intihar eder. Sefer, bu olanlardan çok memnundur. Sefer’in bu gururlu halini gören Memidik, bir bıçak darbesiyle onu öldürür. Tutuklanarak cezaevine gönderilir.

Çukurova’daki pamuk toplama işi sona erer. Köylüler Muttalip Bey’in tarlasının yanı sıra on dört tarlanın daha pamuğunu toplamıştır. Uzunca Ali, köye dönerken anasının cesediyle karşılaşacağını düşünür. Memidik, sevdalısı Zeliha, Koca Halil ve Hasan tarafından cezaevinde ziyaret edilir.

Kişiler

“Dağın Öte Yüzü” üçlemesinde kişiler ortaktır ve her üç romanda da yer alırlar. Ancak bazı kişiler daha çok öne çıkarak asli kahramanlar biçiminde anlatılmışlardır.
Meryemce

İbrahim’in karısı ve Uzunca Ali’nin anasıdır. Meryemce romanda şöyle tasvir edilir: “İriyarı, beli bükülmüş, sivri çeneli, uzun yüzlü, elmacık kemikleri çıkık, gençliğinde iri gözlü olduğunu gösteren güzel, kara gözlü bir kadındı Meryemce. Tüm dişleri dökülmüş, avurduna geçmişti. Yüzü, gözlerinin kenarları, alnı, dudakları kırış kırıştı. Yeldirmesinin altında azıcık kalmış ak, kınalı saçının bir kısmı alnına dökülmüştü.”
Köyün en yaşlı kadınlarından biri olan Meryemce, ailesine bağlı, fedakâr, inatçı ve dayanıklı bir kadındır. Oğluyla ilişkileri inişli çıkışlıdır. Kocasını erken yaşta kaybeden Meryemce’nin tek oğlu olan Ali, yaşlı kadının hayattaki en kıymetli varlığıdır.

Uzunca Ali

Meryemce’nin tek oğludur. Elif’in kocası, Hasan ve Ümmühan’ın babasıdır. Uzuca Ali, merhameti, dayanıklılığı ve sabrı ile dikkat çeker. Yazar, Ali’ni tasvirini şöyle yapar: “Ali, upuzundu, incecikti. Buğday benizli, kapkara kalın kaşlıydı. Yüzüne bakınca ilk kaşlarını görürdün. Çenesi kadınların çenesi gibi sivriydi. Şalvarı da eski, yamalıydı. Mintanı eskilikten rengini yitirmişti.”
Ali’nin sanatçı bir tarafı vardı. Keyifli olduğu zamanlarda belindeki düdüğü çıkarır, çalmaya başlar. Hayat şartlarının zorluğu yanında annesinin kaprisleriyle de uğraşmak zorunda kalan Ali, Muhtar Sefer’in köydeki baskılarına karşı çıkan kişilerden biridir.

Taşbaşoğlu Mehmet

Yalak köyünde, Muhtar Sefer’in oluşturduğu baskı ve oyunlara isyan eden topluluğun başını çeker. Sefer, Taşbaşoğlu ile tartışmaya girmekten kaçınır. Çünkü Taşbaşoğlu, köyün en arkalı kişilerinden biridir. Köyde sözüne güvenilen bir kişi olarak bilinen Taşbaşoğlu, kendi başına karar alabilen, sorgulayan, gerektiğinde başkaldıran, kurtarıcı bir karakterdir. Belki de bu özelliklerinden dolayı köylü tarafından “ermiş” mertebesine çıkarılır.
Köylüler, jandarmadan kaçtıktan sonra Çukurova’da köylülerinin yanına dönen Taşbaşoğlu’nun perişan halini görünce onun “Ermiş Taşbaş” değil de sureti olduğuna inanırlar. Eskisi gibi saygı görmeyen Taşbaşoğlu, bunalıma girerek intihar eder. Taşbaşoğlu’nun ölümü yeni efsanelere yol açar. Köylüler onun öldükten sonra “Kırklar Dağı”na çekildiğine inanır.

Memidik

Osman Delibaş’ın oğlu Memidik’e ilk olarak “Yer Demir Gök Bakır” da yer verilir. Oldukça kısa boyludur. Onun kısa boyu köyün kızları arasında alay konusu olmaktadır. Memidik, Taşbaşoğlu’nun ermişlik sürecine katkıda bulunan kişiler arasındadır. Kendi uydurduğu hikâyeye öyle gönülden bağlanmıştır ki gördüğü işkenceye ve yediği dayağa rağmen inancından bir şey kaybetmez.
Memidik’in en büyük amacı Sefer’i öldürmektir. Böylece hem zedelenen gururunu geri kazanacak hem de sevdiği Zeliha’yı elde edebilecektir. Ölmez Otu’nun sonlarına doğru bu amacını gerçekleştirir ve Sefer’i öldürür. Hapisteki günlerini huzur içersinde geçirir.

Muhtar Sefer

Üçlemenin önemli kişilerinden Sefer, Yalak köyünün muhtarıdır. Kendi çıkarları için yapamayacağı şey yoktur. Kendi köylülerini verimsiz tarlalarda çalıştırıp toprak sahiplerinden para alacak kadar bencildir. Muhtar Sefer, yazar tarafından şöyle tasvir edilir: “Göçün ucuna yakın yerinde, kara, üç yaşında, kulakları dimdik, canlı bir eşeğe binmiş, uzun kalın bacaklarını sarkıtmış, kasketinin siperliğini sağ kulağının üstüne yıkmış Muhtar afili afili gidiyordu. İki karısının ikisi de arkasından saygılıca, onun geniş omuzlarına gözlerini dikmişler, birbirlerine bakmadan, diş gıcırdatarak yürüyorlardı.”
Kendi köylüsünü zor durumlarda bırakan Sefer, diğer köylülere göre daha rahat olsa da tamamıyla farklı değildir. O sömürenle sömürülen arasında kalmış bir işbirlikçidir. Çıkarları için dini de siyaseti de kullanır ve bu iki kurumun gücünden yararlanır.

Muhtar Sefer, aynı zamanda acımasız bir kişiliktir. Memidik’e işkence yaptırır, Taşbaşoğlu’na türlü iftiralar atar, Uzunca Ali’yi zor durumda bırakmak için Ömer’i Meryemce’yi öldürmesi için köye gönderir. Ölümünden sonra Sefer’le ilgili hiçbir şey söylenmez, hatırası adeta silinir.

Koca Halil

Mustukoğlu Halil Taşyürek üçlemenin en canlı karakterlerinden biridir. Seksen yaşını geçmiştir. Yaşlı adam asker kaçağı eski bir at hırsızıdır. Koca Halil, işine geleni yapan, çıkarcı bir kişiliktir. Koca Halil’in en önemli görevlerinden biri köylüye Çukurova’ya inme zamanını bildirmektir. Bunun zamanını bozkırdan kopup gelen döngelelerden anlar.
Koca Halil, istediği bir şeye olumlu yanıt alamayınca aniden sinirlenen biridir. Ortadirek romanının başlarında Çukurova’ya gitme zamanını geciktirir. Bu nedenle roman sonuna kadar köylü tarafından öldürüleceğinden korkar. Meryemce ile aralarında husumet vardır. Koca Halil, son olarak Memidik’i ziyaret ettiği sahnede görülür.

Diğer Kişiler

Elif, Hasan, Ümmühan, Zalaca, Adil Efendi, Döndülü Gelin, Kır İsmail’in Kızı, Kel Âşık, Ali Ömer, Vurgun Ahmet, Öksüz Duran, Fatma, Küstüoğlu, Kır İsmail’in Karısı, Delice Bekir, Hüsne, Recep, Fatmaca, Yüzbaşı Şükrü, Cumali Onbaşı, Sultan, Zeliha, Ökkeş Dağkurdu, Gömleksizoğlu, Taşbaşoğlu’nun karısı, Şevket Bey…
Mekân

“Dağın Öte Yüzü” üçlemesi Çukurova’da geçer. Yazar serinin son romanında köylülerin çalışma alanını yüksekten ve ana çizgileriyle tasvir eder ve ayrıntıya girmez. “Çukurova tekin değildir. Bir uçsuz bucaksız düzlüktür. Bataklıktır, büklüktür, akarsular, ulu denizlerdir. Bulut örneği gelen sivrisinekler… Çukurova bir sonsuz aklıktır. Göğe yükselmiş, ulu devler gibi ayağa kalkmış yürümüş, binbir renkli ulu devlercesine uçan, akan toz direkleridir. Çukurova sarı sıcaktır. Toz dumandır. Otsuz ağaçsız, yan yana ördolmuş bir belalı topraktır. Sıtmadır, hastalıktır. Sızlayan kemik, akan terdir.”
Olayların geçtiği bir başka mekân da dağın öte yüzündeki “Yalak” köyüdür. Bu köyün gerçek mi, yoksa hayali bir köy mü olduğu bilinmemektedir. Bireylerdeki buhran, zayıflık, korku ve yoksulluk yaşamlarını sürdürdükleri mekânlara da yansımıştır. Uzunca Ali ile Meryemce’nin yaşadığı ev buna örnektir. Dikkat çeken bir başka unsur da Yalak köylülerinin hayvanlarla beraber yaşamasıdır. Eserde Taşbaşoğlu’nun evi ayrıntılı bir biçimde tasvir edilir. Ev Taşbaşoğlu’nun farklı kişiliğini yansıtmaktadır.

Eserde geçen “Körmağara”, “İncecik”, “Sürmeli”, “Kargün”, “Örencik” köyleri, Adil’in dükkânı, kasaba karakolu… Yalak köyü dışındaki diğer mekânlardır.

Yalak köylüleri her yıl Çukurova’ya pamuk toplamaya gider. Yolculuk sırasında da bazı mekânlarda konaklarlar. Göç sırasında köylülerin ilk durağı “Çağıloluk”tur. Köylülerin ikinci durağı “ormanın içi”dir. Bir başka konaklama yeri “Ziyaret Cevizi”dir. Burası köylülerin ürperdiği bir yerdir. Göçün son konaklama yeri “Söğütlü”dür.

Üçlemenin genelinde mekânlara kişilerin bakış açısıyla bakılır. Mekân, sadece yaşanılan olayların gerçekleştiği bir dekor olmaktan çıkar. Bu durum eserin tamamında görülür. Ayrıntılı mekân tasvirlerinden kaçınan yazar, insanın kendini ve kendi iç dünyasını öne çıkarır.

Zaman

“Dağın Öte Yüzü” üçlemesinde zaman, Türkiye’nin tek partili dönemden çok partili döneme geçiş sürecinde yani 1950-1960 yılları arasında geçmektedir.
Serinin ilk romanı “Ortadirek”te zaman yaz mevsiminin son zamanları ile sonbahar mevsiminin ilk zamanları arasında geçer.

“Yer Demir Gök Bakır”da ise şiddetli soğukla başlayan eser, baharın gelişiyle sona erer.

Serinin son romanı “Ölmez Otu”nda ise olaylar pamuk toplama zamanında geçer. Çukurova’da pamuk toplama zamanı yaz sonuyla güz mevsiminin başlarıdır.

Dil ve Anlatım

Üçlemede daha çok realist romanlarda kullanılan “dolaylı serbest anlatım” yolu kullanılmıştır.
Üçleme boyunca yazarın düşünceleri, roman kişileri tarafından dile getirilir.

Yazar, iç monologlarla kahramanlarının psikolojisini (ruhsal yapısını) okuyucuya nakleder.

Romanlardaki diyaloglarda kişiler kendilerine özgü bir dille konuşur.

Doğa tasvirlerinde koku ile ilgili algılara ve izlenimlere geniş yer verilir. Canlı doğa yapısını koku aracılığıyla vermeye çalışan yazarın bu tutumu, doğa-insan kaynaşmasını somutlaştırır. Eserde geçen “güzün kokusu”, “ortalıktaki acı koku”, “burnuna mezdeğe sakızı kokusu geldi”, “seher yelinde acı bir yarpuz koktu”, “orman ıslak ıslak koktu” bunlardan bazılarıdır.

Eserde dikkat çeken bir başka özellik de ikilemelere yer verilmesidir: “kırış kırış, püskül püskül, çöke çöke, zangır zangır, kapı kapı, şen şakrak, kara kara, burcu burcu, kıpır kıpır” vb.

Eserde birçok deyim kullanılmıştır: “canımdan usandım, içini çekti, kabına sığmaz, başını alıp gitmiş” vb.

Yazar anlatımı güçlendirmek için vecizeler ve atasözlerine de yer vermiştir: “ala keçi can derdinde kasap da yağ derdinde”, “akılsız baş olunca cezasını ayaklar çeker” vb.

Roman kişileri arasında iletişimi sağlamak için diyaloglardan yararlanılmakla birlikte iç monologlara da yer verilmiştir. Roman kişileri şive ve ağız özellikleriyle konuşturulmuştur.

Üçlemede ağıt, destan, dua, beddua, efsane gibi birçok halk edebiyatı öğesinden yararlanılmıştır. Bunun yanında “ışık, kırk, yedi, kartal, ağaç” gibi halk kültüründe özel bir anlam taşıyan motiflere de yer vermiştir.

Konu ve Tema

Üçlemenin ilk eseri olan “Ortadirek” Toros dağlarının bir yüzünde yaşayan köylülerin Çukurova’ya iniş sürecinde karşılaştığı güçlüklerin, insanın doğayla mücadelesini anlatır.
Üçlemenin ikinci eseri olan “Yer Demir Gök Bakır” da Çukurova’dan eli boş dönen köylülerin Yalak köyündeki yaşamları anlatılmıştır.

Üçlemenin son eseri “Ölmez Otu”nda tekrar Çukurova’ya inen köylülerin buradaki çalışma şartları, Muhtar Sefer, Taşbaşoğlu ve Memidik’in sonları anlatılır.

Serinin her üç romanında; insan-doğa ilişkisi, çalışma şartlarının zorluğu ve insan ilişkileri ayrıntılı bir biçimde işlenmiştir.

Genel Değerlendirme

Yaşar Kemal, eserlerinde ele aldığı konularla, roman türüne getirdiği yeniliklerle ve dünya çapında aldığı birçok ödülle adından sıkça söz ettirmiş bir yazarımızdır.
Anadolu halkının yabancı olmadığı konuları eserlerinde işleyen Yaşar Kemal, “toplumcu gerçekçi” çizgisinden ayrılmamış ve bu sayede her kesimden okuyucu kitlesine ulaşmıştır.

“Dağın Öte Yüzü” üçlemesi Türk edebiyatında romana yeni bir yüz ve yeni bir soluk getirmiştir. Serinin kişi kadrosu oldukça zengindir. Kişilerin ruhsal ve fiziksel betimlemeleri gerçekçidir. Güçlü doğa ve mekân tasvirleri üç eserde de başarılıdır. Yazarın yöresel söyleyişlere yer vermesi esere farklı bir hava kazandırmıştır. Yazar eserinde, Anadolu insanını bütün yönleriyle ele almış, onların soysal, siyasal ve kültürel özelliklerini başarıyla yansıtmıştır.

Linklerin Görülmesine Izin VerilmiyorLinki Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   
Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   
Bu Sayfayi Paylas
Google Twitter skype Google youtube tumblr pinterest skype youtube grubumuz grubumuz

Etiketler: