Gönderen Konu: - AŞIK MAHZUNİ ŞERİF -  (Okunma sayısı 70 defa)Konuyu Okumus Olanlar

[EN] [PL] [ES] [PT] [IT] [DE] [FR] [NL] [TR] [SR] [AR] [RU]

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    ♫ 𝕄𝔼𝕃𝕆𝔻𝕚 ♫

  • Kişisel İleti Gönder (Çevrimiçi)
  • *
  • Kayıt Tarihi
    03 Oca 2015 00:00:00
  • Ileti Sayisi: 18838
  • Konu Sayisi 2169
  • Alinan Begeni 1959
  • Bayan
    • Nerden: Almanya/FFM
  • Memleket: Yozgat
- AŞIK MAHZUNİ ŞERİF -
- AŞIK MAHZUNİ ŞERİF -

Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   


"Almış ele arsızlığı
Baştan başa yersizliği
Bilmem neden hırsızlığı
Yapan değil, bilen zalim."

Asıl adı Şerif Cırık olan Aşık Mahzuni Şerif 17 Kasım 1939 tarihinde Kahramanmaraş'ın Afşin İlçesi'nin Berçenek Köyü'nde doğdu. Okul çağı geldiğinde köyü Berçenek'te ilkokul olmadığı için Elbistan'ın Alembey Köyü'nde bulunan Lütfü Efendi Medresesi'nde Kur'an kurslarına gitti, böylece eski yazıyıöğrenmiş oldu. İlköğrenimini ancak 1956 yılında köyüne ilkokul yapılmasıyla tamamlayabildi.

12 yaşından itibaren amcası Aşık Fezali'den saz çalmayı öğrenen ozan bir yandan da Mersin Astsubay Okulu'na devam etti ancak devamsızlık yaptığına ilişkin bir ihbar üzerine okuldan atılınca yeniden köyüne döndü.

1964 yılında ilk plağı ile müzik piyasasına girdi. Bir süre Gaziantep'te ikamet ettikten sonra Ankara'ya taşındı. 1989-1991 yılları arasında Halk Ozanları Federasyonu tarafından Dünya'nın en büyük 3 ozanı arasında gösterildi. Eserlerinde toplumsal sorunlar kadar sevdayı ve özlemi de bir o kadar güzel işleyen Mahzuni'nin 400 ün üzerinden plak, 50 nin üzerinde kaseti ile 9 kitabı bulunmaktadır.

Yaşamı boyunca haksızlıklara, yolsuzluğa ve yoksulluğa başkaldıran Mahzuni, toplumsal sorunların neden ve sonuçlarını sorgulamış, bu sorunları eserlerinde bilinçlendirici bir şekilde dile getirmiştir. Bu nedenle defalarca saldırıya uğramış, yargılanmış ve tutuklanmıştır.

1939 yılının bir sonbahar gününde merhaba dediği hayata, 2002 yılının bir ilkbahar gününde (17 Mayıs), kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle, Almanya'nın Köln şehrinde veda eden Mahzuni vefat ettiğinde, DGM'deki davası henüz sonuçlanmamıştı. Mezarı Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nin yakınındaki Çilehane adı verilen bölgededir.

BAZI ESERLERİ:

Berçenekli Mahzuni
Domdom Kurşunu (1985)
Gümüş Yelek (1994)
Dolunaya Tül Düştü (1995)
Anadolu’yu Kucaklayan Ozan
2000 Mahzuni (2000)
Mahzuni’den Seçmeler
Linklerin Görülmesine Izin VerilmiyorLinki Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   
Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   
Bu Sayfayi Paylas
Google Twitter skype Google youtube tumblr pinterest skype youtube grubumuz grubumuz

    ♫ 𝕄𝔼𝕃𝕆𝔻𝕚 ♫

  • Kişisel İleti Gönder (Çevrimiçi)
  • *
  • Kayıt Tarihi
    03 Oca 2015 00:00:00
  • Ileti Sayisi: 18838
  • Konu Sayisi 2169
  • Alinan Begeni 1959
  • Bayan
    • Nerden: Almanya/FFM
  • Memleket: Yozgat
Ynt: - AŞIK MAHZUNİ ŞERİF -
AŞIK MAHZUNİ ŞERİF'LE SÖYLEŞİ



Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   



Türkiye’nin önde gelen halk ozanlarından birisiniz. Sevgili Mahzuni Şerif, bize yaşamınızdan bahsedebilir misiniz?

Ben bilindiği şekliyle 1960’lı yıllarda gündeme gelen bir halk ozanıyım. 1939’da Kahramanmaraş iline bağlı Afşin Kazası Berçenek Köyü’nde doğmuşum. Dedelerim Elbistan ovasına 18. yüzyılda Hatay’dan gelmişler. Hatay da, Tunceli Hozat’tan gelmiş bir Horasan köküdür.

1960’ta ordudan ayrıldıktan sonra, Türk halk şiirine ve halk sanatına gönül verdim. Özellikle Pir Sultan Abdal halk ozanlığı işlevimde öz misyonumu teşkil etmiştir. Onun halktan yana kavgası, ezilmişler için duyduğu ilgi, aynı kıvançta beni de sarmıştır.

1950’li yıllarda başladığım saza, cemlerde ve görgü ya da muhabbet anlarında edindiğim engin öğretileri de katarak halk ozanları safına girmiş oldum. Ve dediğim gibi tarihi halk ozanlığı misyonuna duyduğum bozulmaz saygı zaman zaman, çağımızda kendini gösteren halkçı ve demokratik kavgayı da (devrimciliği) düşüncelerime taşımış oldu. Yaklaşık kırk yıldır saz çalar, deyişler söylerim.

Sizce halk ozanlığı nedir?

Halk ozanlığı, yaşamış ve tarihte kalmış halkların, genel yaşamında var olan olumlu ya da olumsuz bütün teferruata vakıf olmanın, bu incelikte bir yapıyı teşhir etmenin bir sanat ve bilge kişiliğidir. Türkler’in tarihinde ozanlık, özellikle Türklerin Müslüman olmadan önceki yaşantılarında da, Oğuzlar, Memlüklüler, Kırım ve Karahan Türklerinde de kendini gösteren bir halk bilgeliğidir.

Bilgeliğin yanında o gün bu gündür halk ozanlığı işlevi aynı zamanda halk tasavvuf ve edebi sanatının da önemli bir kaynağıdır. Ancak söylediklerimin tümü bir halk ozanı için geçerli tanımlardır. Zira icraatında halkçı renk olmayan ozan ozan değil, eskiden kalan tanımları itibariyle (Baksı) ya da gönül eğlendirici kişilik taşıyan (Eşk-ü menü) Azeri tanımla aşık adamı (eğlendirici ya da üzücü) sanatçı karşılığıdır.

Halk ozanlığının günümüzdeki durumunu nasıl değerlen- diriyorsunuz?

Yukarıda söylediğim gibi halk ozanlığının bugünkü yapısı, başlangıcında, halktan yana bir ince kavgayı sürdüren çok önemli bir ekolün imrentisi, özentisi içinde seyretmektedir. Buna bir yüzdeyle bakmak gerekirse, bugünkü halk ozanlığının yüzde doksanbeşi hemen hemen taklit ve özentinin eseridir. Elbette ki Anadolu halk ozanlığının bugün yaşayan ve yakında aramızdan ayrılan ciddi ozanları da yok değildir.

Halk ozanlarıyla ilgili çeşitli derneklerde de görevler yaptınız ve yapıyorsunuz sanırım. Bu derneklerin faaliyetleri hakkında bize bilgi verebilir misiniz?

Üzülerek söylemek isterim ki, başlangıçda çok değerli ozanlarla ve önemli gayretlerle kurulan halk ozanları derneklerinde bugün elle tutulacak ozanlar kalmamıştır.

Kalmamıştır derken, Anadolu geleneği ile yaşayan ozanların çoğunluğu 1940 ya da 60 kuşağı olduğundan söz konusu derneklerde görev üstlenmemişlerdir. Haliyle derneklerde genç yeteneklerimiz, daha doğrusu saz öğrenmeye gelen lirik karakterde ozanlıktan daha ziyade sanatçı olma özelliğinde gençlerimiz kalmıştır. Bunun da sebebi devletin halk ozanları örgütlerine hiçbir şekilde el kol olmayışından kaynak bulmuştur.

“Akşam oldu gene hapis kitlendi / Demir perdeleri çekme gardiyan / Ne güzelden haber var, ne mektup salan, / Bir de belimi bükme gardiyan. ”… Siz yıllarca “Emperyalizm, sömürü”ye karşı mücadele verip bu uğurda hapis yatmış birisi olarak, geçmiş günleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Günümüzdeki yaşam nasıl bir değişimi simgeliyor sizce?

Hiçbir geçmiş günün iyiliğinden bahsedilemez. Hele de acılarla geçmiş günler hatırlanmak bile istenmez. Ben mapus yıllarımı hayatımın en zor günleri olarak anımsıyorum ama, bunun yanında çok önemli bir misyonun görevi içinde olduğum için, o günleri birer şeref ve onur belgem olarak muhafaza etmekteyim. Çünkü zulme ve baskıya kafa tutan her düşünce kutsaldır.

Buna biraz daha diyalekt olarak bakarsak, her yeni gün gelecekler için daha devingendir. İnsanların hayatında umutlar ne kadar güzel geleceklere gebeyse, zulüm ve kötülükler de aynı oranda gelecekte daha kötü olmak için bir devinim gösterirler.

Bu nedenle, bugün ya da dünler için aktif yaşamda değişen her hadiseyi olağan karşılıyorum.

Geçmişte genellikle sol ve sosyalizim sempatizanı olan halk ozanları yanında; günümüzün aşırı milliyetçi ve ‘dinci’ ozanların artmalarını neye bağlıyorsunuz?

Biraz önce söylediğim gibi, zıtlar kendi doğrularında ilerlemek ister. Bu gerçekçiliğin hüviyetine münhasır bir olgudur. Günümüz dünyasında, özünde bir bulgur tanesi kadar bile insan aşkı ve insan sevgisi olan bir insan ozan da olsa, imam da olsa, sağcı olamaz. Çünkü sağ düşünce içinde başı çeken tekelci anlayış ve paylaşımcılığı reddeden sermaye acımasızlığı yatar. Bu çizgiyi onaylayan ozan ya da başka kişiler halkı sevmiyor demektir.

Az gelişmiş toplumda iki önemli faktör at oynatır. Din ve sermaye. Bir ağa nasıl ki kendi kölelerine, işçilerine ileride hayatlar vaad ederek onları bir ömür boyu bir umutla çalıştırıp tek emekle işi idare ederse, bir dinci çıkar, sermayedarla el ele vererek çalışan insanları dünyadan daha çok ahirette hayata kavuşturma sözüyle avutur. Bu sakatlığın önüne çıkan tek güç bilim ve irfan gücüdür. Böyle bir gücü savlayan halk ozanı ya da halk adamı gerçekten Hakk’a inanan kişidir.

“Kaşların arasından / Domdom kurşunu değdi / Bir avcı vurdu beni / Bir avcı beni yedi”… Yayınlandığında büyük ilgi görmüş olan “Domdom Kurşunu” şiiri nasıl doğmuştur?

Domdom kurşunu, yapısı özelliğiyle bir lirik parçaymış gibi gözükse de, eser 12 Eylül harekatından kaynak bulmuştur.

“Han sarhoş hancı sarhoş / Yolda yabancı sarhoş / El çek tabip kalbimden / İçimdeki sancı sarhoş”… Siz de dahil, tüm ozan ve şairler sarhoş bir sancıdan aslında mutluluk mu duyuyorlar?

Aslında ozanların ve şairlerin mayasında sancılar ve dertler yattığı için ozandırlar, şairdirler. Keyifli bir yapıdan önemli bir dert çıkmayacağı için bu derdin ilacının tarifi de çıkmaz.

Ancak söz konusu şiirde yatan sarhoşluk ve sancı bilinen şarap sarhoşluğu ve sancısı olmadığı gibi, şiirin doktoru da piyasadaki doktorlar nevinden değildir.

Çünkü şiirler, o muhteşem düğüm görüntüleri içinde çok önemli bir ima sanatıdır. İmaj gerçekleri daha da başka bir gerçekle anlatım özelliği olduğu kadar, bir olmayanı başka bir olmayanla kıyaslama sanatıdır. Şiirdeki hasta benim memleketim.

Hancı bu memleketin düzeni. Yoldaki yabancı bu memleketi etkileyen başka bir memleket. İçilen şarap boş vaatler, sarhoş olan çalışanlar, doktor idareci ve işverenler.

“Çalışmadan yetim hakkını yeme / O kül kafan ile bilirim deme / Dağılır ordular, kalkar mahkeme / İnsanlık kavgasız kaldığı zaman”. Ama insanoğlu hala kavga ediyor, hatta şiddetini arttırarak sürüyor bu kavga. Sizce bu savaşlar nasıl giderilebilir?

Aslında hayatın tümü bir kavgadır. Bir bütünü kendi güzergahında yuvarlanmış kabul edersek, yani hayatın tümü içinde yer alan mücadele türlerini ulaşılması gereken müspet noktaya yönelmiş görürsek kavgaların hepsi de tatlıdır.

Ancak dünyamız da hakların kavgasını hiç tasvip etmiyor. Çünkü haklı ve haksız halk olarak hele hiç düşünmüyorum. Haksız olan halkları yöneten sistemlerdir. Bu sistemler bütün dünyada kardeş bir noktayı paylaşsalar, bütçelerinde büyük gelirleri askeri amaçlara ayırmayacaklardır. Çünkü savunmaya bir neden kalmayacaktır. Kısacası uluslar birbiriyle olan zıtlaşmayı terkedecekleri bir noktada adaleti bulmuş olacaklar ve orduyla mahkeme hatıralarda kalacaktır.

“Ben hoca değilim muska yazmadım / Ben hacı değilim Arap gezmedim / Kuvvetliyi sevip zayıfı ezmedim / Namussuza boyun büktüm ise yuh”… “Din, hoca, muska” gibi kavramların bu kadar yaygın olmasını neye bağlıyorsunuz?

Dinlerin doğuşundan bu yana insanlara kısa yoldan rahatlama inancı vaz edilmiştir. Aslında insanlara böyle yapmakla, çalışmanın ve gerçek hayatın yolları kapatılmıştır. Köleci zihniyet özellikle gündemde tutularak, Tanrı korkusu onların üzerinde bir balyoz gibi eksik edilmemiştir. Tabii bu yöntemde güçlüler ilmin gerçeklerinden faydalanırken, sömürülen ve çalışan kesim uyutularak her gün daha dindar, daha üfürükçü, muskacı bir terkibi hurafeyi benimsemiştir. Tek neden kültür ve bilim olayıdır.

“İşte gidiyorum çeşmi siyahım / Önümüzde dağlar sıralansa da / Sermayem derdimdir servetim ahım / Karardıkça bahtım karalansa da”. Geniş ilgi uyandırmış ve günümüzde de sevilen bir türkünüzün sözleri bunlar. “Sıra dağlar kalkmadıkça” aradan yare bir türlü ulaşamayacak herhalde?

Sizin de bildiğiniz gibi buradaki dağlar da şu gördüğümüz dağlar değildir.

Dağlar ne kadar yüksek olursa olsun insan oğlu onun tepesinden aşmasını bilmiştir. Ancak insanoğlunun kavuşmak istediği hayatla, düzenler arasındaki idari, ekonomik ve töresel engeller o sevgiliyi (hayatı) insanlardan uzak tutmuştur.

“Gücenme ey sofu baba / Biz aşığız kör değiliz / Ver bir selam al merhaba / İkiliğe yar değiliz”. İkiliğe niçin yar değiliz. Berrak bir ‘merhaba’nın anlamı nedir?

İkilik sözcüğü bulunduğu anlamla ya da kullanıldığı maksada göre telaffuz edilir. Mesela bir haksızla bir haklı ayrışmalıdır. Burada ikisinin birleşmesi, hiçbir zaman haksıza haklılık kazandırmaz ama, haklı kesin olarak haksızlaşmaya başlar.

Burada bunların ayrılığı ikiliği iyidir. Ancak haksızın tümüyle haksızlığını kabul ettiği ve caydığı zaman birlik doğar ki bu da iyi bir sonuçtur.

Fakat şiirdeki ikilik, 72 milletin bir olması temennisidir. Halkların kardeşliği gerçekliğidir. Berrak bir merhaba, bence sevgilerinde samimi olan insanların zamanı ve günü ve belli ölçülerde hayatın bazı parçalarını paylaşma biçimidir.

“Kolumda kelepçe boynumda zincir / Geceleri bölüp seni düşündüm / Gözlerimde bir ışık diye / Acı acı gülüp seni düşündüm”. Mapushanedeyken gerçekten de en fazla neleri düşündünüz?

Hapislik kahrolası bir hayat tarzıdır.

Özgür bir insanın hiçbir zaman hapis yatmak için budalaca düşüncesi olamaz. Ancak başa geldiği zaman bundan kaçmak gibi bir ayıbı da olamaz.

Ben hapisteyken en çok henüz bir yıllık eşim Fatma’yı ve ben hapisteyken doğan kızım Derya’yı düşündüğümün yanı sıra her gün dipçikler altında ezilen Anadolu insanını, memleketi için canını veren gençlerin yediği idamları ve toprağımda dalgalanan yabancı bayrakları düşündüğümde kahroluyordum.

Ve bu kahroluşum henüz bitmiş değil. Çünkü saydıklarımın çoğunu mahpusluğun dışında da tatmaktayım. Ülkem bana zaman zaman mapus gibi geliyor.

Şimdiye kadar kaç kasetiniz, uzunçalarınız (Longplay) yayımlandı?

Dört yüzün üzerinde plak ve 57 kasetim yayımlandı.

Berçenekli Mahzuni -Domdom Kurşunu –Anadolu’yu Kucaklayan Ozan –2000 Mahzuni -Mahzuni’den Seçmeler -Dolunaya Tül Düştü isimli altı kitabım vardır. Ayrıca (Köylüce) ismini verdiğim 400 sayfalık bir kitabım da sırada çıkacaktır.

AYHAN AYDIN
Pir Sultan Abdal Gazetesi, Sayı 4, sayfa 15, Ekim l998
Linklerin Görülmesine Izin VerilmiyorLinki Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   
Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

    ♫ 𝕄𝔼𝕃𝕆𝔻𝕚 ♫

  • Kişisel İleti Gönder (Çevrimiçi)
  • *
  • Kayıt Tarihi
    03 Oca 2015 00:00:00
  • Ileti Sayisi: 18838
  • Konu Sayisi 2169
  • Alinan Begeni 1959
  • Bayan
    • Nerden: Almanya/FFM
  • Memleket: Yozgat
Ynt: - AŞIK MAHZUNİ ŞERİF -
Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   


“HANİ BİZİM MAHZUNİMİZ”
İlimiz Kahramanmaraş’ta yayın hayatını sürdüren mahalli Birlik TV’de 1997–2000’li yıllarında “Edebiyata Gönül Verenler” ve “Gönül Telimizi Titretenler” adı altında programlar yapıyordum. “Gönül Telimizi Titretenler” programını aynı zamanda öğretmen olan, güzel saz çalan, Âşık Mahzuni Şerif hayranı ve onun eserlerini dilinden düşürmeyen öğretmen Nevzat Başkonuş’la birlikte hazırlıyordum.

Program boyunca ben, İlimizin yetiştirdiği halk şairi, hiciv ve söz ustası Abdurrahim Karakoç’un şiirlerinden, Nevzat Başkonuş ise âşıklık geleneğini sürdüren, doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen Mahzuni Şerif’in türkülerinden okuyordu. İlimizin iki ünlü ismini eserleriyle bu programda bütünleştiriyorduk. Farklı kulvarlarda gözüken bu iki değerli üstadı programımda birleştirmiştik. O dönemlerde her ikimiz de değişik kesimlerden tepkiler aldık, böyle bir şeyi nasıl yaparsınız diye.

Aradan birkaç yıl geçmişti ki Kanal 7 TV’de program yapan Devlet Sanatçısı Bayram Bilge Tokel “Gönül Dağı ”Programına Abdurrahim Karakoç ve Âşık Mahzuni Şerif’i konuk etti. Bu program büyük yankı uyandırdı. Türkiye’de böyle bir şey ilk defa oluyordu.

Programın başlangıcında, Âşık Mahzuni Şerif, Abdurrahim Karakoç için “Sevgili üstadım Karakoç sanat hayatına benden önce başladı. Ondan etkilenmedim desem yanlış olur.” derken Abdurrahim Karakoç ise Mahzuni için “Hemşerim olmasından gurur duyuyorum. İkimizde kendi çizgimizde, yiğitçe mertçe, inandığımızı yorumladık, inandığımızı söyledik. Ama hiç kimseye zarar vermeyi hedeflemedik, yapıcı olduk.” diyordu.

Âşık Mahzuni Şerif, yine aynı programda Abdurrahim Karakoç’ için yeni yazdığı şu şiiri okuyordu.

Elbistan yiğidi Karakoç baba
Kumanyalar bizde azık değil mi?
Bizim yöremizin gerçek diliyle
Haksıza gözümüz kızık değil mi?
Atına binmeyi bilmeyen tatar
Kendi hayalinde ciritler atar
Beşimiz tok on binimiz aç yatar
Böyle bir sisteme yazık değil mi?
Sülalem sermemiş yırtılmış sergi
Vallahi dediğim değildir yergi
Hırsıza kaç kurtul, mazluma vergi
Böyle bir adalet kazık değil mi?
Az değildir Karakoç’ dan aldığım
Boşa mıydı Mahzunilik bulduğum
Sen ben söylemezsek kurban olduğum
Bizdeki ozanlık bozuk değil mi?
Bu programdan sonrada İlimizin önemli iki üstadı özel yaşantılarda sık sık birlikte oldular, birbirlerini daha iyi anladılar. Kanal 7 TV’den Sefer Turan’ın planladığı Kahramanmaraş, Elbistan-Afşin eksenli bir programda birlikte olacaklardı. Ama ömrü kifayet etmedi.

Mahzuni Şerif 17 Mayıs 2002 sabaha karşı Almanya’nın Köln şehrinde konuk olarak kaldığı evde rahatsızlanarak vefat etmişti. Gazeteler “Gurbet elde bir hal geldi başına” diyerek onun türküsünden esinlenerek başlık atmışlardı.

Abdurrahim Karakoç da Mahzuni Şerifin ölümü üzerine şu yazıyı yazmıştı.

“Cuma günü bir program için Konya’ya gidiyordum… Şehre girmek üzereyken telefonum çaldı… Arayan oğlumdu ve Âşık Mahzuni’nin vefat ettiği haberini verdi…

Bir süre dalıp gittiğimi hatırlıyorum… İlk aklıma gelen “Bir gün bu dünyadan adım silinir / Hani bizim Mahzunimiz derler oy!” türküsü oldu.

Kıymetli hemşehrim Âşık Mahzuni adı unutulmayacak büyük bir ozan, türkülerimize kendi çeşnisini yükleyen büyük bir ses ve saz ustasıydı. Mahzuni’yi kimileri hiç anlamadı.. Kimileri de yanlış anladı. O bir Türkiye âşığı idi.. Memleket sevgisiyle karılmış mayası bazen köpürdü, taştı, dengesizliklere karşı sanatını kullandı.. Adam gibi adamdı..

Yanlışları olmuştur. Hangimizin yanlışı yok ki.. Amma mertti, samimi idi, dost canlısıydı..

Elbistan – Afşin adı anıldığında gözlerinin yaşardığını gördüm.. Daha birkaç ay önce telefon etmişti, “Bu sene beraberce bizim ellere gidelim, beş-on gün gezelim, hasret giderelim.” dediydi. Söz vermiştim, ne yazık ki kısmet olmadı.. Beni üzen bir husus da Mahzuni’nin Türkiye dışında vefat etmesi oldu.. Hep gurbetten söz ederdi; gurbette vefat eyledi…

Mahzuni benden 6 yaş küçüktü.. Gençliğimizde tanışır , sohbet ederdik.. Yaşlandık ve o benden daha önce gitti bâki aleme .. Allah taksiratını affetsin..

Son görüştüğümüzde bazı yanlışlarından nadim olduğunu , dost bildikleri tarafından istismar edildiğini yana-yakıla anlatmıştı.. Zaten ben de biliyordum öyle olduğunu ..

Mahzuni’ler az yetişir bu topraklarda.. Rahmeti bol Mevlâm rahmetini esirgemez inşallah..” demişti.

Türk kültür ve sanat hayatına birbirinden değerli eserler bırakan, şair Abdurrahim Karakoç, 7 Haziran 2012 Perşembe günü akciğer enfeksiyonundan tedavi gördüğü Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde hayatını kaybetti. 8 Haziran 2012 Cuma namazına müteakiben Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in kıldırdığı cenaze namazı sonrasında Kocatepe Camii’nden ebedi aleme uğurlandı ve Bağlum’daki Abdulhakim Arvasi Hazretleri’nin de kabrinin bulunduğu mezarlığa defnedildi.

Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum; Ne yazık ki var olan değerlerimizi yaşarken anlamakta güçlük çekiyoruz, maalesef gereken ilgiyi göstermiyoruz. Kaybettikten sonra anlasak da iş işten geçiyor. Dünyanın en büyük ozanlarından Mahzuni Şerifi ve Abdurrahim Karakoç’u anlayamadığımız gibi.

OĞUZ KARAKOÇ
Maraşta Haber, 20 Mayıs 2014
Linklerin Görülmesine Izin VerilmiyorLinki Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   
Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

    ♫ 𝕄𝔼𝕃𝕆𝔻𝕚 ♫

  • Kişisel İleti Gönder (Çevrimiçi)
  • *
  • Kayıt Tarihi
    03 Oca 2015 00:00:00
  • Ileti Sayisi: 18838
  • Konu Sayisi 2169
  • Alinan Begeni 1959
  • Bayan
    • Nerden: Almanya/FFM
  • Memleket: Yozgat
Ynt: - AŞIK MAHZUNİ ŞERİF -
Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

"BİR MAHZUNİ DEMİŞ OLDUM KENDİME"
Ozanlık geleneğinde ulu bir çınar: Aşık Mahzuni Şerif
.....

Ölümü Ciddiye Almadı

Mahzuni Şerif, ilk çıkışından ölümüne kadar eserlerinde ölüm temasını sıkça işlemiştir. Fakat Mahzuni'nin, eserlerinde ölümü işleyiş şekli, bir Ahmet Haşim'den farklıdır. Mahzuni, ne ölümden korkuyor ne de ölümü bir kayıp olarak görüyor. 0, ölümü Hakk'a kavuşmak olarak görüyor ve ölümü “hoş geldi sefa geldi” diyerek karşılıyordu.

Ölümünden sonra çalışma odasındaki masasında bulduğumuz, Niyazi Aslan dedeye yazdığı mektubunda halini şöyle arz etmiş:

"Özünüz ve cemaliniz kadar aziz muhabbetnamenizi aldım. Söylediğiniz gibi tahammül edilmesi güç bir rahatsızlık geçirdim. Ancak bu yolun benden evvelki bütün yolcuları da aynı akıbete rızalık gösterdikleri için Hazret-i Şah'a karşı isyankar olmadım. Demek ki, dünyada yapmam gereken bir takım ödevlerim daha varmış ki, Hazret-i Şah bu kuluna kıymadı ya da huzuruna kabul buyurmadı. Sizlerin himmet ve duasıyla bu günahkar canımı yeniden taşımak zorunda kaldım. Hak sizlere zeval vermesin, Ehl-i Beyti ve insanlığı seven her canın belası bana gelsin. Ben hakkıma düşene razıyım. Ben dilerim ki, huzur-u Ali'de hiçbiriniz benim yakamdan tutmayasınız. Kainatın mirası Ehl-i Beyt'e kalmıştır, Ehl-i Beyt'in mirası da âriflerin, kâmillerin malıdır. Yeniden hastaneye yatacağım galiba. Ümit görürlerse ameliyat edecekler. Şayet ameliyat masasından bu dünyaya dönmemek üzere gidersem lütfen haklarınızı helal ediniz ve bu fakiri unutmayasınız.

Eğer bize gelgel olsa yüceden
Çırpar kanadımı uçar giderim
İsteğim yok gündüz ile geceden
Ben bir Mahzuni'yim naçar giderim"
Yaşamı boyunca hep bir derviş gibi yaşadı. Her zaman mahcup ve alçak gönüllü tavrını korudu. Bir çocuğun bile karşısında konuşurken yüzünü yer den kaldırmadı. Bazen beş yaşında bir çocuk bazen asırları devirmiş bir bilgenin kimliğine büründü. Aynı zaman diliminde halden hale girerdi. Bir yanı hep çocuk kaldı. Onun bu çocuksu ve saf yönü çevresindeki dostlarını güldürürdü. On binlerce hayranı olmasına karşın kendisini bir sanatçı gibi görmeyip, Şakir ve Cırık Baba'nın dizi dibinde saz çalıp nefes söyleyen mahçup Mahzuni olarak kaldı.

.....

MİYASE İLKNUR
Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi- 2002
Linklerin Görülmesine Izin VerilmiyorLinki Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   
Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

    ♫ 𝕄𝔼𝕃𝕆𝔻𝕚 ♫

  • Kişisel İleti Gönder (Çevrimiçi)
  • *
  • Kayıt Tarihi
    03 Oca 2015 00:00:00
  • Ileti Sayisi: 18838
  • Konu Sayisi 2169
  • Alinan Begeni 1959
  • Bayan
    • Nerden: Almanya/FFM
  • Memleket: Yozgat
Ynt: - AŞIK MAHZUNİ ŞERİF -
ARKADAŞIM AŞIK MAHZUNİ'YE

Dilâver Cebeci, Bütün Şiirleri, S. 212-214

Güneye uzatıyorum ellerimi tutar mısın
Sevgilerin güçlü müdür bileyim
Böyle delice susuyorsun ya,
Beni düşünüyorsun demektir.
Meselâ bir portakal ağacıyım
boy atıyorum baş ucunda
Uzanıp dallarımdan tutar mısın



Güneye uzatıyorum ellerimi tutar mısın
Böyle kıbleden yana oluşun kutluluğundan
Üstünden gelir geçer bunca Müslüman yakarışları
Ben gelir geçerim o geniş ortamlarından.
Ellerim gelir durur göklerinde beceriksiz
Şarap kokulu günahkâr ellerim



Güneye uzatıyorum ellerimi tutar mısın,
Sana olan özleminden
bu doğu topraklarının verimsizliği
Gözelerin kuruluğu benim imansızlığımdan
Seni çağırıyor bu davullar bu zurnalar
Sana bağırıyor bu yanık türküler habire,
Ben bağırıyorum duyuyor musun,
Bayburt Kalesinden olanca gücümle.



Güneye uzatıyorum ellerimi tutar mısın
Belki Arabistan çöllerinde yorgunsun şimdi
Oysa gelip düşüme girebilirsin bu gece,
Yine bir tren getirsin seni yanıma
Anlamsızlığını söyle yine evrenin
Ak kâğıtlar üstünde yeniden tanışalım.
Bana içli bir türkü okusana...



Güneye uzatıyorum ellerimi tutar mısın
Baş parmağım Afşin'in Perçenek köyünde
Böylece yazılmış alnımıza yazımız
Sen bir yanda ben bir yanda perme perişan
Çünki ellerimiz, kollarımız, gözlerimiz
Pazara çıktı doğduğumuz gün
Sonra birbirimize sattık varlıklarımızı,
Bir yaşam boyu acıya.
 
22/02/1964 - Kırıkkale


Dilâver Cebeci
( 1943 -  2008  )
 





Linklerin Görülmesine Izin VerilmiyorLinki Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   
Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

    ♫ 𝕄𝔼𝕃𝕆𝔻𝕚 ♫

  • Kişisel İleti Gönder (Çevrimiçi)
  • *
  • Kayıt Tarihi
    03 Oca 2015 00:00:00
  • Ileti Sayisi: 18838
  • Konu Sayisi 2169
  • Alinan Begeni 1959
  • Bayan
    • Nerden: Almanya/FFM
  • Memleket: Yozgat
Ynt: - AŞIK MAHZUNİ ŞERİF -
KUTSAL KÜLLER

Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

Onlar bir sabahtı,
Soldu bir ses oldular
Hakk aşkına yandılar.
Külleri mukaddes oldular.
Bir yedi saatlik farkla, 2 Temmuz Sivas faciasından kurtulmuş oldum. Bir gece evvel, Kültür Bakanlığı'nın Ulus'taki 100. Yıl Kültür Merkezi’nde Türki devletler sanat gösterilerine çağrılı olduğum için, Sivas'a ancak gece hareket etmek durumundaydım. Sabah yedide, Madımak Oteli'nde ayrılan yerime gelecektim.

Benim programım 3 Temmuz 1993 günü, Pir Sultan Abdal'ın kendi köyü olan Banaz'da olacağından, 2 Temmuz gösterilerinin kadrosunda yoktum. Acı haberi, aynı akşam Ankara'da sahne kulisinde öğrendim.

Sivas kıyımı, neresinden bakılırsa bakılsın, asla ve asla heyecanlı bir grubun bir andaki tansiyonu konusu değildir. Toplumbilimciler de pekala bilirler ki, plansız programsız eylemlerin hiçbiri, bu denli isabetli ve dört dörtlük bir kasıtla hedefi bulamaz. Olayların başlangıç noktası her ne kadar Sivas Kültür Merkezi'nde görülmüş olsa dahi, bu, bilinçli bir harekâtın, önceden tasarlanmış zaman kazanma taktiğidir.

Bu taktik, o anda ivedilikle verilmiş bir kararın eseri de değildir. Çünkü, yüzlerce seyircisiyle birlikte, şehrin ortasında devlete ait bir mekanın yakılması, o gizemlerde yatan kanlı düşüncenin planına uygun düşmezdi. Bu nedenledir ki, önce seyirciyi icraatçılardan ayırmak ve hazırlanan yerde asıl eylemi gerçekleştirmek gerekiyordu. Bu bir avcılıktır. Tıpkı av kurbanlarında olduğu gibi, avı kendi mekânından uzaklaştırarak daha büyük kolaylık sağlanmış oldu.

Yüzyılımızda, dünya ulusları arasında silahlı çatışmanın ve bu çatışmayla galibiyetin geçersizliğini fark eden emperyalist arzular, bu kez dermanı, halklar arası kültür farklılıklarında arayarak, kültürleri birbirine çarpmakta ve bu çarpışmada, fiziki savaşı başlatmak istemektedir.

Türkiye'de su yüzünde olan çok önemli bir gerçek, Alevi yurttaşlarla Sünni çağdaş kesimin kaynaşmasını endişeyle karşılayan sinsi ve negatif düşüncenin, bazen kendisini İslami dürüstlükle (şeriatçılıkla), bazen de siyasi teorisyenlikle (sağcılıkla) kabul ettirmek istemesidir. Aslında her iki şekilde de memleketimiz insanlarına, tedavisi zor hizipler hazırlayanlar, tümüyle Batı sermayesine masumane pozisyonlar altında hizmet eden, Ortadoğu ve Arap şeriatçısı ithal kaynaklardır.

Sivas olaylarına verilen süs, memlekette belli bir kesimin (Aleviler'in ve aydınların) Allah tanımazlığı, din bilmezliği ve Atatürkçülüğün laik terkibinin "küffârlık" biçiminde değerlendirilmesinden başka bir şey değildir. Türkiye'de var olan şeriatçı ve İslamî ağırlığın devlet otoritesinde egemen olması ve sağcı iktidarların "vatanseverlik" duvarı arkasında, Türkiye'de emekçi ve ilerici bir sınıfı, kendi iktidarları için hedef göstermesi, madalyonun öteki yüzüdür.

Sivas suçlularının DGM'de yargılanması, işin büsbütün şaşılacak yanıdır. Çünkü Sivas'ta, devletin bir tek mahalle bekçisinin bile burnu kanamamıştır. Harekât, bütün fiili özelliğiyle, Alevi ozan ve sanatçılarla, Sünni aydınlar üzerinde tamamlanmıştır. Tespit edilen fotoğraflarda, ses kayıtlarında, güvenlik kuvvetleri önünde zevkle seyredilen bu dram, tümüyle hükümetin suç ortaklığı içinde cereyan etmiştir. Bu tablo da bize, tarihin yanlı Osmanlı halifeliğini, şeyhülislam'ın fanatik cehaletini, ırkçı ve faşist bir gizliliğin resmiyete yansımasını sunmaktadır.

Haddizatında olaylar, salt bir "mezhep çılgınlığı" olarak lanse edilmemelidir. İran, Kuveyt, Suudi Arabistan, Katar, Dubai, gibi ülkelerde yaşayan şeriatçı acımazlık, yüzyıllardır Türkiye topraklarına hâkim olmanın bütün şekillerini denemiştir ve denemeye devam edecektir. Bunu Nakşibendi, Aczimendi, Kadiri, İsmaili gibi tarikatlarda ve bu tarikatlara bağlı illegal gençlikte açıktan seyredebiliyoruz.

Aslında, İslam ülkelerinde önce şeriatçı bir kavramı besleyerek, sonra da ona alternatif üreten Batılı zihniyet, her iki burçta da kendi galibiyetlerinin bir an önce yaşama geçmesini beklemektedir. Özellikle, tümüyle cumhuriyetçi ve Atatürkçü olan Alevi toplumunun yok edilmesi, bugün devleti her ünitesiyle ipoteğine almak isteyen fanatik ve çıkarcı bir zümrenin işine yarayacaktır. Sünni halk da bunların piyonu olarak, sonunda aynı acımasızlığa uğrayacaktır.

Tarihte, Osmanlılar'ın sadece asaletleri adına yaptığı bütün kıyımlara karşı dikilen baş, yine Aleviler'le Türk aydınlarının başı olmuştur.

Sivas'ta bir Pir Sultan yaşamış ve asılmış ise, devletin malını çaldığı, namuslu insanların ırzına tecavüz ettiği, Allahı ve kitabı inkâr ettiği için asılmamıştır. O günlerde Sivas'ta yaşanan bugünkü namussuzluk adına asılmıştır. Ben, iki yüzyıl sonra doğmuş ve bu olayları okumuş olsaydım, onurlar dolu diye anlattığım ata tarihimizden utanıp, bundan onursuzluk duyardım.

Devlet, Aleviler'e üvey evlat olarak bakılmasını onayladığı sürece, halk, Aleviler'i öyle görmeye devam edecektir. Arşivlerde, eşitlik ilkelerinin sadece adres olarak yazıldığı yasalar hayata geçirilmedikçe, Sıvaslar bitmeyecektir. Bir Ermeni, bir Hıristiyan, Katolik, Yahudi, ibadet özgürlüğüne sahipken, Aleviler'in ibadethanelerine müsaade edilmemesi, kültürünün tanınmaması dahi nice, Sıvaslar yaratacaktır.

AŞIK MAHZUNİ ŞERİF
Kutsal Küller
Linklerin Görülmesine Izin VerilmiyorLinki Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   
Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

    ♫ 𝕄𝔼𝕃𝕆𝔻𝕚 ♫

  • Kişisel İleti Gönder (Çevrimiçi)
  • *
  • Kayıt Tarihi
    03 Oca 2015 00:00:00
  • Ileti Sayisi: 18838
  • Konu Sayisi 2169
  • Alinan Begeni 1959
  • Bayan
    • Nerden: Almanya/FFM
  • Memleket: Yozgat
Ynt: - AŞIK MAHZUNİ ŞERİF -
Nâzım Hikmet Hocam'a - Koca Nâzım

Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

NÂZIM HİKMET HOCAMA: KOCA NÂZIM
Hani diyordun ki... Sen yanmasan ben yanmasam, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.. Sevgili hocam, sen de yandın ben de yandım, hatta biz cayır cayır diri diri yandık yakıldık ama, bu şerefsiz karanlıklardan ağarma aydınlanma adına bir uç bir emare göremedik.

Anadolu emekçisinin, yiğidinin ufuklarını yüzyıllardır saran karabasan, bunca alimin, bunca şairin, bunca bilginin ve de bunca yurt severin çabasına rağmen kalkmadı. Halife'nin ve Osmanlı'nın himmetiyle, Anadolu'ya dürtülen orta çağ silüeti ülkemizde yaşanan her dramın başında bir vicdan borcu, bir namus borcu gibi yapışıp dolaşmaktadır.

Bu öcü, bu netameli uğursuz görüntü, Cumhuriyet'imizin defterinden sökülüp atılmadıkça, senin bizden önce söylediğin özgürlük türkülerin, destanların, salt bağımsızlık hasretiyle yana yakıla çobanlarımızın kavalında, analarımızın ağıtlarında kalacaktır. Senin başka topraklara gömülmüş itibarını, doğduğun ülkeye geri getirmek isteyen çabaların tümü, seni gurbette kalmaya mecbur eden acımasız zihniyetin engeline takılmaktadır.

Sen ey yüce ozan NÂZIM HİKMET ustam, (Memleketim Memleketim) diye diye nalan oldun. Hasrete gömüldün yabancı bir ülkenin topraklarını şereflendirmiş aziz kemiklerinin tozu, ülkene geri gelse ne olacak, gelmese ne olacak ki?

Ben çok eminim ki, hiç bir aydın, hiç bir demokrat, vatan toprakları üzerinde yaşayanların tümü gibi yaşamaya mecbur edilemez. O özgür olur, demokrat olur, sosyalist olur, kapitalist olur, hatta ütopist olur ancak vatan haini asla olamaz. Hele de söz konusu şahıs bir vatan şairi ise.

Vatan haininin tarifi, hem geleneksel, hem de yasal olarak aşağı yukarı aynıdır. Vatan haini, vatan toprakları üzerinde yaşayan insanların, emeğini, inancını, ırzını, namusunu, kendi çıkarlarına hortumlayan, eşit paylaşımcı mantığı adaletsizlik telakki eden iç düşmanlardır. Vatan haini memleketin yasalarını hiçe sayarak, maddi erkin döşeğinde adaleti, yargıcıyı etkiletip, mazlum milleti perişan edendir. Vergiden kaçarak, memleketin bankalarını hortumlayan, devlete kazık atan, aynı inançlı bir milleti fitne salarak ikiye, üçe, beşe bölen ahlaksız insanlardır.

Vatan haini, koca bir milletin, akademik aydınlarını tek tek kurşunlayan, önemli bir Cumhuriyet'i şeriatın amansız kurallarında ezip, Cumhuriyet halkını perme perişan eden, cayır cayır adam yakan, vuran, kesen edepsizlerdir.

Bu saydıklarımdan bir tanesini dahi üstat Nâzım Hikmet'e yakıştırmak yada yaklaştırmak kadar küstahlık ve melunluk olamaz. Ülkemin kurtuluş destanını yazan, bu kadar muhterem bir zata vatan haini diyenlerin insafından şüphe etmek kadar doğal bir düşünce olamaz.

Sevgili Nâzım Hikmet baba; seni getirseler de, getirmeseler de, hatta gelsen de, gelmesen de sen bu ülkenin olduğu kadar, bütün emekçi halkların ve biz ozanların yüz akısın, rehberisin. Senin abiden, Rusya topraklarında değil, Anadolu'da özgürlük savaşını vermiş bu toprakta kanlarıyla uyuyan bütün şehitlerin torunlarına ait göğüslerde kale gibi durmaktadır. Buna lütfen inan.

Sen,
Afyon yollarında gıcırdayan kağnıların
En içli türküsü
Sen Çanakkale Mehmedi'nin
Dumlupınar Alisi'nin ilk öyküsü
Sen memleketine sevdalar döken
Türküler yakan yürek dolu hasta...
Sen ateş gözlü - gerçek sözlü nur yüzlü
Ah eyyyy Büyük Nâzım Hikmet usta!
Güneş gibi doğdun emekçiden emekten
Ve alın terinden
Haykırdın cihana Anadoluyu
Hakikatin tam orta yerinden,
Nerde gördün zulmün kükrediğini
Orada hep sen vardın.
Ne el açtın semalara - ne yer yüzüne yalvardın.
Toprağındaki karanlık hayvanlığı
La Fontaine'le süsledin, aktardın
Toprak olsan da iki gözüm
Sen tarihime lazımsın.
Ben Anadolu'da eli sazlı bir Mahzuni
Sen onun hasret olduğu
Güneş bulduğu koca Nâzım'sın..

AŞIK MAHZUNİ ŞERİF
Linklerin Görülmesine Izin VerilmiyorLinki Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   
Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

Etiketler: