[♫ 𝕄𝔼𝕃𝕆𝔻𝕚 ♫]

YÜCE ALLAH’IN SIFATLARI 1     Yüce Allah Celle Celalühü, vardır ve kesinlikle birdir. O, mükemmel sıfatlarla donanmış; O’nun eksik sıfatı yoktur. Yüce Allah, muhteşem bir hafıza mükemmel bir beyne sahiptir. Asla yaratılmışların beynine benzetilemez. Her bir şeyi kendi zatına özeldir. O, dünyaları idare edendir. O’nun özellikleri, en üst seviyede işleve sahiptir. O’nun isimleri ve sıfatları, kesinlikle mutlak kendindendir. Yüce Allah, bütün yaratıklar üzerinde mutlak etkiye sahiptir. Hiçbir yaratığın O’nun üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Her şeyi O, yaratmıştır. Yüce Allah, kendi zatında muhteşem bir varlıktır. Zaman, tarih ve mekân; O’nu sınırlayamaz. O’na benzer hiçbir kimse asla yoktur ve O, herhangi bir şeye asla benzemez. Yüce Allah, bütün özellikleriyle sadece ve sadece kendi özgü mükerrem zâtı şeriftir.      Yüce Allah, her an hayatlıdır, her şeyi dosdoğru bilir ve işitir. O, hükmünde hikmet sahibidir. Bir şey hakkında karar almasının da o şeyin sonucunun da kesinlikle mutlak doğruluğu tartışılamaz. Çünkü O, asla yanlış yapmaz; asla uyuklamaz; asla dalmaz; insana ait özelliklerden münezzehtir.  Yüce Allah’ın sese, kelimeye ve dile ihtiyacı yoktur. Kendi zatına özgü konuşur. Dünyada Yüce Allah’ı doğrudan dinleme şerefine sadece birkaç peygamber ulaşabilmiştir. O, her şeyi kesinlikle görmektedir. O’nun gücünün önünde hiçbir kuvvet asla duramaz. Herhangi bir güç O’nun kudreti karşısında kesinlikle çok ama çok hafif kalır. HİÇ BİR ZAMAN YARATAN YÜCE ALLAH İLE O’NUN YARATTIKLARI BİR OLABİLİR Mİ? Böyle bir karşılaştırma yapmak bile kesinlikle doğru değildir.      Günlerden bir gün Saygıdeğer Peygamber efendimiz s.a.v. ve Müslümanlar camide ders esnasındayken kapıdan beyaz giyimli tanıdık olmayan birisi girer. Selam verir ve Sevgili Peygamberimizin tam karşısına oturur. Sorduğu sorulardan biri de ihsandır. “قال: يا رسول الله ما الإحسان؟ قال: (الإحسان: أن تعبد الله كأنك تراه، فإن لم تكن تراه فإنه يراك” “Ey Allah’ın Resulu ihsan nedir? diye sorar. Sevgili Peygamberimiz: “İhsan, Yüce Allah’ı görüyor gibi O’na kul olmandır; her ne kadar sen O’nu göremiyorsan da O seni kesinlikle görüyor1” cevabını vermiştir. Başka bir ifadeyle bulunduğumuz yerde Yüce Allah’ın biz kullarını her an gördüğünün bilinciyle yaşamaktır. Sorularını sorup ve cevaplarını alan bembeyaz giysili kimse çıkıp gider. Sevgili Peygamberimiz Müslümanlara ‘o kimsenin Hz. Cebrail a.s. olduğunu ve onlara İslam dinini öğretmek için geldiğini’ açıklar.                  Yüce Allah’ın kullarını her an seyrettiğini beyan eden kerim ayet şöyledir.         وَمَا تَكُونُ فِي شَأْنٍ وَمَا تَتْلُو مِنْهُ مِن قُرْآن وَلاَ تَعْمَلُونَ مِنْ عَمَلٍ إِلاَّ كُنَّا عَلَيْكُمْ شُهُوداً إِذْ تُفِيضُونَ فِيهِ… Ne iş yaparsan yap ve sizler ona dair Kuran'dan ne okursanız okuyun; ne yaparsanız yapın; yaptıklarınıza daldığınız anda, mutlaka Biz sizi görürüz2… Güncel başka bir deyişle Yüce Allah biz kullarını yedi gün yirmi dört saat izleyip ve izletmektedir. Yüce Allah aynı anda yaklaşık yedi buçuk insanı izleyebilir mi? Evet kesinlikle izleyebilir ve izletebilir. Hiçbir şekilde garibimize gitmesin. Garipseyen kimselerin sorunu Yüce Allah’ı yanlış algılamalarından kaynaklanmaktadır. O’nu yaratılmışlar gibi algılamak kesinlikle çok büyük hatadır. Biz kullar, sıradan birer yaratılmış kimseleriz. Yüce Allah c.c. ise bambaşka mükemmel bir varlıktır. Garipseyen kimse güneşin durumuna şaşırmaz ama Yüce Allah’ın her şeyden haberdar olduğuna şaşırır. Güneş her gün dünyamızı ışıtıyor mu? Evet, güneşin ışığı her gün üzerimizdedir. Varsayalım ki güneşin gözleri olduğunu. Sözgelimi güneşin bizleri gördüğünü farz edelim. Her gün ısı ve ışıklarıyla bizlere görünüyor mu? Yaratılmış olan güneş bile her gün bizlere ışığını göndererek dünyamızın yarısını ve diğer yarısını görüyor (faraziye öernek) da evreni yaratan Yüce Allah’ın yoktan var ettiği evreni her an görmesinin garipsenecek tarafı neresidir? Güneşin ışıklarını dünyaya ulaştırması sorgulanmaz fakat Yüce Allah’ın BASAR sıfatının tecellisine şaşılmasının sebebi nedir? Hâlbuki güneşi her gün ısı ve ışıklarıyla üzerimize gönderen sadece ve sadece Yüce Allah’tır.     Yerde, bedenimizde ve semada her ne varsa her birinin üzerinde Yüce Allah’ın imzası vardır. Her bir şey kendi diliyle ‘Bu Bir Yüce Allah Yapımıdır’ diye bas bas bağırıyor. Bitkilerin, hayvanların, meleklerin, insanların, cinlerin, idrak sahibi olanların, nesnelerin ve bütün yaratıkların üzerinde O’nun yarattığına dair Yüce Allah’ın imzası vardır. Kesinlikle Yüce Allah, gerçektir1. Yerde, bedenlerde ve gökte Yüce Allah’ın varlığını birliğini üstünlüğünü ve gücünü gösteren sayısız belgeler vardır. Yüce Allah, bu girişi yaptıktan sonra Mübarek Zatı üzerine yemin ederek Kendisinin gerçek olduğunu ilan ediyor. Muhteşem Varlığının gerçek oluşunu biz kulların konuşmalarıyla bağlantı kurarak ‘siz insanların konuşma yetilerini kullandığınız gibi gerçeğim2’, buyurmaktadır.                                    وَفِي الْأَرْضِ آيَات للْمُوقِنِينَ {20} وَفِي أَنفُسِكُمْ أَفَلَا تُبْصِرُونَ {21} وَفِي السَّمَاء رِزْقُكُم        وَمَا تُوعَدُونَ {22} فَوَرَبِّ السَّمَاء وَالْأَرْضِ إِنَّهُ لَحَقٌّ مِّثْلَ مَا أَنَّكُمْ تَنطِقُونَ {23} Biz insanlar birbirimize niçin yemin ederiz? Muhatabımızı ikna etmek için yemin ederiz. Yüce Allah, mükemmel varlığına iman etmemiz konusunda bizleri ikna etmek sadedinde bizlere gerçek olduğunu beyan etmek için yemin etmektedir. Her konuşanı konuşturan sadece Yüce Allah’tır. Konuşanı bir konuşturanın olduğunu bilmek akıllı insan marifetidir. İnsanlarda akıl vardır fakat aklını kullananlar, sadece Müminlerdir.     Şimdiki kerim ayette Yüce Allah’ın, insanlara kesin bir resti var. Ben bana yeterim, buyuruyor Yüce Allah. Ey insanlar siz benim kadrimi bilseniz ne çıkar bilmeseniz ne yazar. Bilirseniz siz kazanırsınız, bilmezseniz kaybedecek olan sizsiniz.   شَهِدَ اللّهُ أَنَّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ وَالْمَلاَئِكَةُ وَأُوْلُواْ الْعِلْمِ قَآئِمَاً بِالْقِسْطِ    لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ {18} Ben, c.c. ‘Benden başka ilah olmadığına şahidim; melekler de ve hakkı adaleti ayakta tutan Müslümanlar da bu gerçeğe şahittir3. Yüce Allah’tan başka ilah yoktur; O’ndan başka amir, yaratan, kul olunacak varlık, yürekten çok sevilmeye layık biri, asıl saygı duyulacak bir kimse asla yoktur. Yüce Allah, mağlup edilmesi mümkün olmayan tek galiptir; bütün emir-yasakları ve işleri hikmetli olandır. Bu kerim ayette bize Tevhidi iyice anlayıp ve samimiyetle benimsememiz gerektiği açıklanıyor. Bir ayet içinde iki kez Tevhid Kelimesinin gelmesi, çok önemli bir durumdur.     Yüce Allah c.c. kulların dualarını kabul etmesini, iman edip ve salih amellerde bulunmalarına bağlamıştır1. ‘Ey kullarım, amentüye içtenlikle iman edin ki ve İslam dinimi uygulayın ki dualarınızı kabul edeyim’, buyurmaktadır. O’nu hayal gibi gören kimsenin duasını, Yüce Allah niçin kabul etsin ki. Emirlerini tutmayan yasaklarından uzak durmayan kimsenin duasını niçin kabul etsin. Yüce Allah’ın kendisine kul olmayan kimsenin duasını kabul etme mecburiyeti olabilir mi? O’nun ne mecburiyeti var? Fakat Yüce Allah’ın, iman edip salih amellerde bulunan Müslümanlara yardım edeceğine dair kesin bir kararı vardır2.     Şimdi sizlere Kur’anı Kerim’e göre dünya tarihinde bir kez yaşanmış bir olayı anlatacağım. Konunun hem içeriği hem de şekli bakımından alanında tek olay. Başrolde Hz. Musa aleyhisselam efendimiz var. Zaman, yaklaşık 3200 yıl öncesiydi. Yer, Sina dağıydı. Mısır’ın ve Süveyş kanalının doğu tarafında bulunan Sina yarımadasında yer alan Sina dağı. Hz. Musa, Mısır doğumluydu. Gençlik yıllarını bir süreliğine Medyen’de Hz. Şuayb aleyhisselamdan eğitim alarak geçirmişti. Sekiz veya on yıl Filistin taraflarında kaldıktan sonra Mısır’a dönüş kararı almıştı. Kayınbabası Hz. Şuayb’tan izin isteyerek ailesiyle birlikte Mısır’a doğru yola çıktı.     Sina dağının yanına geldiğinde gece olup karanlık çökmüştü. Dağın zirvesinde bir ateşin yandığını gördü. Ailesine: ‘siz burada bekleyin, oraya gidip oradan bir kor parçası getireyim de ateş yakarız veya orada bulunan kimselere yol yönümüzü sorarım’ diyerek dağa tırmanışa geçti. Hz. Musa a.s. ateşin olduğu yere gelince orada aslında nûrun parladığını gördü. Vadinin sağ tarafındaki parıl parıl parlayan mübarek ağacın bulunduğu yerden nida edildi. (Bu mübarek sese dünyalar kurban olsun). Çünkü bu nida, Yüce Allah’ın nidasıydı. Genelde Yüce Allah, Hz. Cebrail meleği aracığıyla bir insana bir peygambere mesajını iletir. Burada durum, çok farklıydı. Yüce Allah, bir peygamberine arada Cebrail a.s. olmaksızın doğrudan sesleniyordu. Bu sebeple o zamana kadar dünya tarihinde yaşanmamış BİR HADİSE GERÇEKLEŞİYORDU. Mesajın içeriği bakımından da dünya tarihinde BİR İLK YAŞANIYORDU. Yüce Allah c.c. Hz.Musa’ya: ‘EY MUSA BEN (EVET TAA KENDİSİ BEN) (sakın tereddüt etme) KESİNLİKLE ÂLEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH’IM’ diye nida etmişti3. Yüce Allah, Yeryüzüne/ Sina dağına ve bir insana/ Hz. Musa’ya sesleniyordu. Yüce Allah’ın doğrudan bir peygamberine kelam buyurması, nadiren yaşanan bir hadisedir. Yüce Allah, Sevgili Peygamber s.a.v. efendimizle ve Hz. Musa a.s. efendimizle doğrudan konuşmuştur. (Miraç hadisesi, zaten kendi alanında başlı başına kutlu bir olaydır). Bu kerim ayetin1 ilanı yeryüzünde/ Sina dağında yapılmıştı. Şimdi bizlerin Yüce Allah’a samimiyetle iman etmemiz için O’nun, bizden her birimize kendi ismimizi kullanarak nida etmesini mi bekliyoruz? Bunu beklersek, daha çok bekleriz de bu hadise gerçekleşmez. Çünkü Yüce Allah, kullarından hatta peygamberlerinden sadece birkaç resulüyle konuşmuştur. O, c.c. bize ismimizle hitap etmeyip bizlerle konuşmuyor diye Yüce Allah’ı hayal gibi görürsek; daha çok bekleriz de dualarımız kabul edilmez. O, bir mesele hakkında bir örnek verir; bizlerden o örneği çoğaltmamızı ister. O’nun bizden biriyle konuşması mümkün değildir. Ama biz şunu yapabiliriz. Kerim ayette geçen ‘Musa’ yerine kendi ismimizi koyarak kıyas yapabiliriz. Kıyas yaparak her bir Müslümanın üzerine alması gerekli olan mesajı alabilir. Bu ayette geçen İlahi Mesajı her birimiz üstümüze alarak Yüce Rabbimizi kendimize çok yakın hissedebiliriz. Hakikat olan da budur, zaten. O’nun varlığını, birliğini, üstünlüğünü ve gücünü yürekten kabul etmek İŞTE GERÇEK İMAN BUDUR. Bu hakikati bizlere öğreten Saygıdeğer Peygamberimizdir. Sevgili Peygamberimizin son peygamber olduğunu ve kısaca AMENTÜYÜ kabul etmek işte gerçek iman budur. Salih amelleri yaparak ve günahlardan uzak durarak ancak doğru yolda olabiliriz. Yüce Rabbim Müslümanlara yardım eylesin. 05. 05. 2017                                                         Abit KORKUT / Gönen İlçe Vaizi                                                             1  Müslim, İman, 5,7; Buhari, Tefsir,2. 2  10/ yunus: 61. 3  22/ Hac: 6. (… ذلك بان الله هو الحق) 4  51/ Zariyat: 23, (20- 23). 5  03/ Âli İmran: 18. 6  02/ Bakara: 186.(واذا سالك عبادئ عني فاني قريب اجيب دعوة الداع اذا دعان فاليستجيبوا لي واليؤمنوا بي لعللهم يرشدون ) 7 40/ Mümin: 51. (انا لننصر رسلنا واللذين امنوا فالحياةالدنيا ويوم يقوم الاشهاد) 8 28/ Kasas: 30. 9 28/ Kasas: 30. ( …يا موسى انى انا الله رب العالمين…)

[Etiketler:]

Etiketler: