Gönderen Konu: CUM'A NAMAZI ve CUM`A GÜNÜ  (Okunma sayısı 501 defa)Konuyu Okumus Olanlar

[EN] [PL] [ES] [PT] [IT] [DE] [FR] [NL] [TR] [SR] [AR] [RU]

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    ♫ 𝕄𝔼𝕃𝕆𝔻𝕚 ♫

  • Kişisel İleti Gönder (Çevrimiçi)
  • *
  • Kayıt Tarihi
    03 Oca 2015 00:00:00
  • Ileti Sayisi: 18730
  • Konu Sayisi 2109
  • Alinan Begeni 1960
  • Bayan
    • Nerden: Almanya/FFM
  • Memleket: Yozgat
CUM'A NAMAZI ve CUM`A GÜNÜ
CUM'A NAMAZI ve CUM`A GÜNÜ

Cum'a günü öilen namazi vakti içinde bir hutbeden sonra cemaatle ve cehren kilinan iki rekat farz ayn namaz.
Cum'a Arapça bir isim olup, "toplanma, bir araya gelme, toplu dostluk" anlamlarina gelir. Sözlükte cumua ve cumea seklinde de okunur. Bir terim olarak persembe günü ile cumartesi arasindaki günün adi oldusu gibi, ayni gün öile vaktinde kilinan iki rekat farz namazin da adgdir. Cum'a gününe, müslümanlarin ibadet için mescidde toplanmalari sebebiyle bu isim verilmistir (Zebidî, Tâcu'l-Arüs, V, 306; Kurtubî, el-Câmi'li Ahkâmi'l-Kur'ân, XVIII, 97, 98).
Hafta günlerine Islâm'dan önce verilen isimler simdiki isimler olmayip cum'a gününe "yevmu'l-arube" denirdi (Kurtubî, Tefsir, XVIII, 99). Süheylî'ye göre bu isim süryânîce olup "rahmet" manasina gelmektedir. Cum'a'dan sonraki günler de "seyar: cumartesi", "evvel: pazar", "ehven: pazartesi", "cebar: sali", "debar: çariamba", "mûnes: persembe" idi. Araplar'da günlerin bu eski isimlerinin ne zaman degistirildigi konusunda su bilgiler vardir; Arûbe yerine cum'a adini veren, bir rivayete göre Hz. Peygamber'in (s.a.s.) dedelerinden Ka'b ibn Lüeyy'dir. ibn Sîrîn'den gelen bir bAska rivayete göre de bu ad cum'a namazi henüz farz kilinmadan evvel Medine'de bulunan müslümanlar tarafindan verilmistir. ibn Sîrîn'in rivayeti söyledir: "Hz. Peygamber (s.a.s.) Medine'ye hicret etmeden ve cum'a ayeti nazil olmadan önce Medineliler cum'a namazi kilmislardi." Ensâr: "Yahudilerin bir günü var, her yedi günde biraraya toplaniyorlar, hristiyanlarin da öyle. Bizim de bir toplanma günümüz olsun, o günde Allah'i zikredelim; sükredelim." dediler. Bunun üzerine: "sebt: cumartesi günü yahudilerin, ahad: pazar günü hristiyanlarin, o halde bunu arube: günü yapalim." demislerdi. Bu suretle Es'ad ibn Zürâre'nin yaninda toplandilar, Es'ad b. Zürâre (r.a.) onlara iki rekat namaz kildirdi ve vaaz etti. Toplandiklari ana "cum'a" adini verdiler. O da onlara bir koyun kesti, ondan kusluk ve akiam vakti yediler. Daha sonralari da cum'a ayeti nazil oldu (Cum'a Suresi, 62/9)
ibn Hazm da: "Cum'a ismi, Islâmî olup, Islâm'dan evvelki günlerde kullanilmazdi. Câhiliyye devrinde o güne arube denilirdi. Islâm döneminde o gün namaz için toplanildigindan "cum'a" ismi verilmistir." der. ibn Huzeyme'nin Selmân-i Fârisî'den yaptigi bir rivayete göre, bir defa Peygamberimiz (s.a.s.) Selmân'a: "Selmân, sen Cum'ayi ne zannediyorsun" diye sorunca o da: "Allah ve Rasûlü daha iyi bilir." der. Bunun üzerine EfRBIYEz (s.a.s.) "Senin atan Âdem (a.s.)'in yaratiligi iste o gün oldu, yani vücudunun bütün parçalari o gün bir araya getirildi." buyurMustur. Ebu Hüreyre'den rivayet edilen bAska bir hadiste de: "Üzerine günes dogan günlerin en hayirlisi Cum'a günüdür: Âdem (a.s.) o gün yaratildi, o gün Cennet'e girdi, yine o gün Cennet'ten çikarildi. Bir de kiyamet Cum'a günü kopacaktir." buyurulMustur. (Müslim, Cumua, 5) Diser bir rivayette de, yukardaki sözlere ilâveten su cümleler yer almistir: "..O gün tövbesi kabul olundu ve o gün vefat etti. kiyamet de o gün kopacaktir. Ins ve Cin'den bAska hiçbir mahluk yoktur ki, Cum'a günü tan yeri asardiktan gün doguncaya kadar -kiyamet belki bu gün kopar korkusu ile- kulak kabartmasin. Bir de o günün içinde öyle bir saat vardir ki, hiçbir müslüman kul tesadüfen o esnada namaz kilip Allah'tan bir hacetini dilemez ki, onu Allah O'na vermesin. "
ibn Hacer'e göre Cum'a Mekke'de farz olMustur. Fakat müslümanlarin azligi ve açiktan namaz kilacak derecede güçlü olmamalari nedeniyle Mekke'de Cum'a kilmak mümkün olmamistir. Ancak sartlar tahakkuk etmeden Cum'anin farz kilinmasi garip görünmektedir. Bu nedenle Diser âlimler, Mekke'de Cum'a için sadece izin verilmis olabilecegi kanaatindedirler. ibn Abbas'in su rivayeti de bu görüsü desteklemektedir: "Rasûlullah (s.a.s.), hicret etmeden önce Cum'a namazinin kilinmasi için izin verilmistir. Fakat Mekke'de Cum'a kildirmaya gücü olmadi. Onun için, daha önce Medine'deki müslümanlara Islâm'i ögretmek için gönderilmis olan Mus'ab ibn Umeyr'e mektup yazarak: "Yahudilerin açiktan Zebur okuduklari güne bak, siz de kadinlarinizi ve ogullarinizi toplayin da zeval vaktinden sonra Allah'a iki rekat (namaz) ile takarrub edin." Bu emir üzerine Mus'ab, Medine'de ilk Cum'a kildiran kigi olMustur. Bu görevi Peygamber Medine'ye gelinceye kadar sürdürmüstür." (Suyütî, ed-Dürru'l-Mensûr, VI, 218, Dâre Kutnî'den naklen: ibn Sa'd, Tabakat, III, 118). Mus'ab (r.a.)'in Cum'a namazi kildirdigi ilk cemaatin sayisi, oniki idi.
ibn Hacer'in Cum'a namazinin Mekke'de farz kilindigi halde, orada kilinmayigini sayi azligina baglanmasinin geçerli olabilmesi ihtimali uzaktir. Çünkü Cum'a namazinin kilinabilmesi için kirk kiginin varligi gerekecek olsa bile, bu sayida müslüman o tarihlerde bir araya rahatlikla gelebilirdi. Ancak Cum'a namazinin açik kilinmasi geregi ve Rasûlullah ile müslümanlarin o siralarda gizlenmis bulunmalari nedeniyle kilamamis olmalari düsünülebilir. Kanaatimize göre bu, siradan bir izin olarak da degerlendirilemez. Çünkü Yüce Allah'in ve Rasûlü'nün izinleri bile emir gibi uyulmasi gerekli hükümlerdir. Özellikle bu konu ibadetlerle ilgili olursa emir durumu daha güçlüdür. Bu konuda cihada izin veren (el-Hacc, 22/39) ayetini gözönünde bulundurabiliriz.
Diser taraftan Cum'a namazinin farziyetini bildiren ayet (Cumâ, 62/9-11) bilindigi gibi Medine'de ve Hicret'ten sonraki yillarda nazil olMustur. Bu durum ise bizlere abdestin farziyeti ile ilgili ayetin nüzulünü hatirlatmaktadir. Namaz için abdest almak bilindigi gibi peygamberligin ilk dönemlerinde farz kilindigi halde, ilgili âyet daha sonralari Medine'de nazil olMustur. Demek oluyor ki bazi hükümler terî edilirken, ilgili olan âyet, daha sonra inmis olabilir. Bu, hükmü pekistirmek için olabildigi gibi, nüzül için gerektirici bir münasebete kadar bekletilmesi ve böylece daha etkileyici bir hal almasi hikmetine de dayali olabilir.
Cum'a'yi ilk kildiranlarin Es'ad ibn Zürâre ile Mus'ab ibn Umeyr olduklari hakkindaki rivâyetlerin arasini birlestirmek gerekirse; Mus'ab'in, Medine'nin merkezinde ve Peygamber'in (s.a.s.) emri üzerine Cum'a namazi kildirdigi; Es'ad'in ise Medine yakininda bir yerde ve Peygamber'in (s.a.s.) emri gelmeden kildirdigi söylenebilir. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in kildirdigi ilk Cum'a namazi, Ranuna' denilen yerde Sâlim ibn Avf mescidindedir. Hz. Peygamber (s.a.s.) Medine'ye hicret buyurdusunda ilk olarak Kuba'da Amr ibn Avfogullarina misafir oldu. Orada pazartesi, sali, çariamba ve persembe günleri kalip, Kuba Mescidi*nin temelini atti; sonra Cum'a günü Medine'ye gitmek için yola çikti. Benu Sâlim yurduna gelince Cum'a namazi vakti girmisti. Orada hutbe okuyup ilk defa Cum'a namazini kildirdi. Bu, Hz. Peygamber'in kildirdigi ilk Cum'a namazgdir. Cum'a'yi farz kilan âyet bundan önce nâzil olMustur. Medine haricinde ilk Cum'a namazi kilinan yer de Bahreyn'de "Cevâsa" da Abdi Kays Mescidi'dir.
Islâm'da Cum'a gününün dünyanin baglangicina, sonuna ve âhirete kadar uzanan bir yeri ve degeri vardir. Diser semâvi dinlerde de Cum'a gününe dikkat çekilmis, fakat onlar bunu terkederek bAska günlere yönelmislerdir. Ebû Hüreyre'den Allah Rasûlû'nün söyle dedigi nakledilmistir: "Bizler, bizden önce kitap verilenlere göre en sonuncusuyuz. kiyâmette ise en öne geçecegiz. Onlar, Allah'in kendilerine farz kildigi bu Cum'a gününde ihtilafa düstüler. Allah onu bize gösterdi. Diser insanlar bu konuda bize uyuyorlar. Ertesi gün yahudilerin, daha ertesi gün ise hristiyanlarindir. " (Buhârî, Cum'a, 1; Müslim, Cum'a hadis no: 856. Müslim'in lafzi az farklgdir).
Yine Ebû Hüreyre'den söyle dedigi rivâyet edilmistir: "Rasûlullah (s.a.s.)'a Cum'a gününe niçin bu adin verildigi soruldusu zaman söyle cevap vermistir: "Babaniz Âdem'in yaratiligi o günde oldu. kiyâmet o günde kopacak, yeniden dirilme ve insanlarin hesap için yakalanmasi o günde olacaktir. Cum'a gününün üç saatinin sonunda öyle bir an vardir ki, o anda dua edenin duasi kabul olunur. " (Ahmed b. Hanbel, Istanbul 1981, II, 311)
"Her kim Cum'a günü, cenâbetten gusül eder gibi güzelce gusleder, sonra da ilk saatte yola çikarsa bir deve kurban etmis gibi olur. Ikinci saatte yola çikarsa bir sSIIR kurban etmis gibi olur. Üçüncü saatte yola çikarsa bir koç kurban etmis gibi olur. Dördüncü saatte yola çikarsa bir tavuk kurban etmis gibi olur. Beginci saatte yola çikarsa bir yumurta tasadduk etmis gibi olur. imam Cum'a namazi için iftitah tekbiri alinca melekler hazir olur, okunan Kur'ân-i dinlerler. " (Müslim, Cumua, 2, hadis no: 850)
Linklerin Görülmesine Izin VerilmiyorLinki Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   
Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   
Bu Sayfayi Paylas
Google Twitter skype Google youtube tumblr pinterest skype youtube grubumuz grubumuz

    ♫ 𝕄𝔼𝕃𝕆𝔻𝕚 ♫

  • Kişisel İleti Gönder (Çevrimiçi)
  • *
  • Kayıt Tarihi
    03 Oca 2015 00:00:00
  • Ileti Sayisi: 18730
  • Konu Sayisi 2109
  • Alinan Begeni 1960
  • Bayan
    • Nerden: Almanya/FFM
  • Memleket: Yozgat
Ynt: CUM'A NAMAZI ve CUM`A GÜNÜ
Cum'a namazini terk edenler için de hadis-i seriflerde su tehditler varid olMustur: "Birtakim insanlar ya Cum'a namazini terk etmeyi Birakirlar, yahutta Allah onlarin kalplerini mühürler artik gafillerden olurlar. " (Müslim, Cumua, 12, hadis no: 865)
"Her kim önemsemedigi için üç Cum'a yi terk ederse, Allah onun kalbini mühürler. " (Ebû Davûd, Salât 210)
"Bir kimse Cum'a günü gusleder, elinden geldigi kadar temizlenir, Yag veya koku sürünür, sonra mescide gider buldusu yere oturur ve namazini kilar, hutbeyi dinlerse; geçen Cum'a'dan o Cum'a ya kadar islemis oldusu günahlari affolunur. " (Buhârî, Cumua, 6)
Cum'a namazinin farziyyeti Kitab, Sünnet ve icmâ-i ümmet ile sabittir. Cum'a sûresinin dokuzuncu âyetinde Cenâb Allah söyle buyurMustur:
"Ey iman edenler, Cum'a günü namaz için çagrildiginiz zaman, Allah'i anmasa kogun; alis-verigi Birakin. eger bilirseniz bu sizin için daha hayirlgdir. "
ibn Mâce'de mevcut Hz. Câbir (r.a.)'den rivâyet edilen su hadis, Cum'a'nin farziyyetinin sünnetle delilidir:
"Ey insanlar, ölmeden önce Allah'a tövbe ediniz. (BAska islerle) mesgul olmadan önce de sâlih ameller islemeye çaliginiz. Allah'i çokça zikretmek ve gizli ve açik olarak çokça sadaka vermek suretiyle sizin ile Rabbiniz arasindaki basi güçlendiriniz. (Böyle yaparsaniz) hem RiZiklanirsiniz. hem de (Allah tarafindan) hatgriniz hos tutulur. sunu biliniz ki: Yüce Allah su bulundUGUM makamda, su günümde, su ayimda ve su yilimda sizlere Cum'a'yi farz kilmis bulunuyor. Ve bu kiyâmete kadar böylece devam edecek. Benim hayatimda, ya da benden sonra adaletli yahutta zâlim bir imami bulundusu halde, onu hafife alarak yahut ta inkâr ederek kim terkederse; Allah, onun iki yakasini bir araya getirmesin, hiç bir igini mübarek kilmasin. Haberiniz olsun, böyle bir kimsenin ne namazi vardir ne zekât?, ne hacci, ne orucu ve ne de iyiligi Tâ ki tövbe edinceye kadar. Artik kim tövbe ederse, Allah, onun tövbesini kabul etsin. sunu da biliniz ki: Hiç bir kadin bir erkege imam olmasin. (Okumasi düzgün olmayan bir bedevî) Arap, bir muhacirin önüne geçip imam olmasin. Fâcir bir kimse de, kilicindan ya da copundan korktusu bir zorbanin kendisini zorlamasi hali disinda da mü'min bir kimseye imam olmasin. " (ibn Mâce, Sünen, Istanbul 1401, I, 343, Hadis no: 1081).
Hz. Peygamber'in Benu Sâlim yurdunda kildirdigi ilk Cum'a namazinda cemaatin kirk veya yüz kigi oldusu söylenir. Bu mescide sonradan "Mescid-i Cum'a" adi verilmistir. Cum'a âyetinin Mekke'de nâzil oldusu da ihtimal dahilindedir. Peygamber (s.a.s.) Cum'a hutbesi için bir hurma kütüsü edinmis, ensârdan bir kadinin ayni zamanda marangoz olan kölesinin ilgin asacindan yaptigi üç ayakli minber, mescide konuncaya kadar onun üzerinde Cum'a hutbelerini okuMustur. Yeni minber gelip de Peygamber (s.a.s.) hutbe için üzerine çikinca eski hurma kütüsünden deve iniltisi gibi bir ses çikmis, Peygamber de inerek elini üzerine koyunca susMustur. Bu hâdise Hz. Peygamber'in bir mucizesi olarak "Cizu'n-nahle" adiyla meshur olMustur.
Peygamber (s.a.s.) camiye girince, cemaata selam verir; minbere çikinca, onlara döner ve ikinci bir selamdan sonra otururdu. Bu oturusa "Celsetu'l-istiraha" denir. Bilâl ezan okumasa baglar; bitirince, Peygamber (s.a.s.) kalkarak hamd ve senâdan sonra, vaaz ve nasihati muhtevî bir hutbe okurdu. Bir müddet oturduktan sonra tekrar kalkip, ikinci hutbeyi de okur ve minberden inerdi. Kamet getirildikten sonra iki rek'at olarak Cum'a namazini kildgrirdi. Cum'a namazinin ilk rek'atinda ekseriyetle Cumu'a sûresini ve ikinci rek'atta da Münâf?kun sûresini yüksek sesle okurdu. Cemaat en fazla Cum'a namazinda toplandigi için, Cumu'a sûresini okumakla, onlara cum'a'nin âdâb ve erkânini ögretmis ve Münâfikûn sûresini okumakla da, münâfiklardan sakinmalari lüzumunu ihtar etmis oluyordu. Sonralari ilk rek'atta A'lâ ve ikincide de Câ?iye sûrelerini okudusu rivâyet edilmistir.
Halife Hz. Ebû Bekir ve sonra Hz. Ömer (r.a.) zamaninda bu sekilde Cum'a namazi kilindi ise de; Halife Hz. Osman (r.a.) zamaninda sehrin nüfusunun arttigi ve halkin câmiden uzak yerlerde ikâmet ettigi gözönünde tutularak, namaz vaktinin geldigini ilân için mescidin disinda bir ezan okutturulmasa baglandi. Bu ezan Zavra'da okunuyordu. Hz. Osman'in okuttusu bu ezan (dis ezan) Diser memleketlerde de okunmasa baglandi. Kendisinden seksen sene sonra HiSam b. Abdu'l-Melik de bu dis ezanin hariçte, mesela Medine'nin Zavra'si gibi sehrin ortasinda okunacak yerde, camiin minaresinde okunmasini emretti.
Böylece kitap, sünnet ve icmai ümmet ile sabit olan Cum'a namazi gücü yeten ve sartlari kendinde bulunan her mükellef müslümana farz ayindir. Iki rek'at olan Cum'a namazini herhangi bir sebepten kilamamis olanlar, öile namazini dört rek'at olarak kilarlar. Bütün namazlarda sart olan Islâm, akil, bülus, tahâret sartlarindan bAska Cum'a namazinin farziyet ve edâsinin sartlari vardir.
Cum'a Namazinin Farz Olmasinin sartlari
Cum'a namazi; namaz, oruç, hac, zekât kelimeleri gibi, f?kih usulü açIsindan "kapali anlatim (mücmel)" özelligi olan bir terimdir. Bu yüzden onun kilini? sekil ve sartlari âyet, hadis ve sahabe açiklamalarina ihtiyaç gösterir. Çünkü Allah elçisi "Namazi benim kildigim gibi kiliniz" (Buhârî, Ezan, 18; Edeb, 27) buyurMustur.
Câbir b. Abdullah'in naklettigi bir hadiste sartlar söyle belirlenmisti:
"Allah'a ve âhiret gününe inananlara Cum'a namazi farzdir. Ancak yolcu, köle, çocuk, kadin ve hastalar bundan müstesnadir" (Ebû Dâvud, I, 644, H. No: 1067; Dârakutnî, II, 3; bagavî, serhu's-Sünne, I, 225) Bu istisnalarin disinda kalan her müslüman erkek bu namazla yükümlü demektir. Buna göre sartlar söyledir:
A) Erkek olmak: Cum'a namazi kadinlara farz degildir. Ancak namazi cemaatle kilarlarsa bu yeterli olup, öile namazini kilmalari gerekmez (es-Serahsî, II, 22, 23; ibn Abidin, Reddü'l-Muhtâr, I, 591, 851-852).
B) Hür olmak: Hürriyetten yoksun bulunan esir ve kölelerle, ceza evindeki hükümlülere, Cum'a günü öile namazini kilmalari yeterlidir. Cum'a namazi farz degildir. Ancak anlagmali (mükâteb) kölelerle, kIsmen azad edilmis kölelere farzdir. Kendisine Cum'a namazi farz olmayan köle esir veya mahkumlar her ne sûretle olursa olsun, Cum'a'yi kilmis olsalar, sahih olur.
C) Mukîm olmak: Yolcuya Cum'a namazi farz degildir. Çünkü o, yolda ve gittigi yerlerde genel olarak güçlüklerle kasilagir. esyasini koyacak yer bulamaz veya yol arkadaglarini kaybedebilir. Bu sebeple ona bazi kolayliklar getirilmistir.
D) Hasta olmamak veya bazi özürler bulunmamak: Namaza gidince hastaliginin artmasindan veya uzamasindan korkan kimselere Cum'a farz olmaz. Yine, hasta bakici, aciz ihtiyar, gözü görmeyen, ayaksiz, kötürüm ve müslümanlar Cum'a'yi kilarken onlarin güvenligini saglamakla görevli olan emniyet nöbetçisi gibi özrü bulunanlar, vakit bulunca öile namazi kilmakla yetinirler. Ancak bu kimseler cemaatle Cum'a namazina katilirlarsa yeterli olur (es-Serahsî, II, 22, 23; ibnü'l-Humam, Fethu'l-Kadir, I, 417)
Ayrica, düsman korkusu, siddetli yagmur ve çamur, agir bir hastaya bakma gibi özürler de Cum'a namazini kilmamayi mübah kilan özürlerdir. Körün, elinden tutup camiye götürecek kimsesi olursa, Cum'a'yi kilmasi imam Ebu Yusuf ve Muhammed'e göre farz olur. Üzerlerine Cum'a namazi kilmasi fari olmayan müslüman kimseler, Cum'a'yi kilmaya imkan bularak kilsalar, vaktin farzini eda etmis olurlar, artik o günün öile namazini kilmalari gerekmez. Cum'a namazi kilmalari farz olmayan kimseler, bulunduklari bölgede Cum'a namazi kiliniyor ise, öile namazini cemaatle degil, yalniz baglarina kilarlar. Bulunduklari bölgede Cum'a namazi kilinmiyor ise, öile namazlarini cemaatle kilabilirler.
Cum'a namazinin sahih olmasi için gerekli sartlar (edasinin sartlari)
kilinan bir Cum'a namazinin geçerli olmasi için asagidaki sartlarin bulunmasi gerekir:
A) Cum'a kilinacak Yerin sehir veya sehir Hükmünde Olmasi
Bu sart, bazi nakillere ve sahabe uygulamalarina dayanir. Hz. Ali'den söyle dedigi nakledilmistir: "Cum'a namazi, tegrik tekbirleri, Ramazan ve Kurban Bayrami namazlari, yalniz kalabalik sehir veya kasabalarda eda edilir. ibn Hazm (ö. 456/1063) bu naklin saglam oldusunu ortaya koyMus, Abdurrezzak ayni hadisi Ebû Abdirrahman es-Sülemî araciligi ile Hz. Ali'den rivâyet etmistir. Hz. Ali'nin sözü Islâm hukukçularinca bu konuda yeterli bir delil sayilmistir.(Abdurrezzak, el-Musannef, III,167-168, H. No: 5175, 5177; ibn Ebi seybe bunu Abbad b. el-Avvâm'dan, benzerini Hasan el-Basrî, ibn Sîrîn ve ibrahim en-Nehâî'den nakletmistir; ibnu'l-Hümam, a.g.e., I, 409).
Bu konuda rivâyet edilen nakillerde geçen "kalabalik sehir" sözü Islâm hukukçularinca söyle tarif edilmistir:
Ebû Hanife (ö. 150/767)'ye göre valisi, hâkimi, sokak, çasi ve mahalleleri olan yerlegim merkezleri "kalabalik sehir" niteligindedir. Ebû Yusuf (ö. 182/798), halki en büyük mescide siimayacak kadar kalabalik olan yerleri sehir sayarken imam Muhammed (ö. 189/805), yöneticilerin sehir olarak kabul ettikleri yerleri sehir kabul eder.
imam sâfiî (ö. 204/819) ve Ahmed ibn Hanbel (ö. 241/855) bu konuda nüfus sayisi kriterini getirir. Onlara göre, kirk adet akilli, ergin, hür ve mukîm erkegin yaz kis bAska beldeye göç etmeksizin oturduklari yerlegim merkezleri sehir sayilir ve kendilerine Cum'a namazi farz olur (es-Serahsî, a.g.e. II, 24, 25; el-Kâsânî, I, 259; el-Cezerî, Kitabü'l-F?kh ale'l-Mezâhibi'l-Erbaa, MIsir (t.y.) I, 378, 379; Abdurrahman el-Mavsilî, el-ihtiyâr, Kahire (t.y.) I, 81).
imam Mâlik (ö. 179/795)'e göre, mescidi ve çariIsi olan her yerlegim merkezi sehir sayilir. Köy ve sehir kelimeleri e? anlamlgdir. Nüfuz az olsun çok olsun hüküm degismez. Cum'a namazinin küçük yerlegim merkezlerinde de kilinabilecegini söyleyenlerin dayandigi deliller sunlardir:
1) Ebû Hüreyre (ö. 58/677), Bahreyn'de görevli iken Hz. Ömer'e Cum'a namazinin durumunu sorMus, Hz. Ömer kendisine; "Nerede olursaniz olunuz, Cum'a namazini kiliniz" seklinde cevap vermistir.
2) Ömer b. Abdülazîz (ö. 101/720), komutani Adiy b. Adiy'e yazdigi mektupta, (ahalisi) "çadirda yasamayan herhangi bir köye gelince: orasinin halkina Cum'a namazi kildiracak bir görevli tayin et" demistir.
3) imam Mâlik, ashâb kirâmin Mekke ile Medine arasinda su baglarinda Cum'a namazini kildiklarini nakleder ve o yörelerde herhangi bir sehir bulunmadigini belirtir (es-Serahsî, a.g.e., II, 23, Ahmed Naim, Tecrid-i Sarih Terc. ve serhi, III, 45, 46).
4) ibn Abbas, Medine'deki Peygamber mescidinden sonra ilk Cum'a namazinin Bahreyn'de "Cuvâsâ" denilen bir köy (karye) de kilindigini söylemistir (Buhârî, Cum'a, II, (I. s. 215); bagavî, a.g.e., IV, 218; ibnü'l-Hümâm, a.g.e., I, 409)
Cum'a namazinin büyük yerlegim merkezlerinde kilinacagi görüsünde olan Islâm hukukçulari yukaridaki delilleri söyle degerlendirmislerdir:
1) Hz. Ömer'in sözü, ashâb kirâm arasinda çöllerde ve sahralarda Cum'a namazi kilinamayacagi bilindigi için, "hangi sehirde bulunursaniz bulunun, Cum'a namazi kilin" seklinde anlaislmistir.
2) Ömer b. Abdülaziz'in sözü, kigisel bir görüs oldusu için delil sayilmamistir.
3) Kendilerinde Cum'a kilindigi bildirilen "Eyle", Bahr Kulzüm üzerinde önemli bir iskele, "Cuvasâ" da Bahreyn'de Abdulkays'a ait bir kaledir. Buralari "köy (karye)" olsalar bile, devletçe tayin edilen yöneticileri ve zabita kuvvetleri bulundusu için sehir hükmünde sayilirlar (Ahmed Naim, a.g.e., III, 46). ibn Abbas'in sözünde, Cüvâsâ için, "köy" denilmesi, o devirlerde buranin "sehir" sayilmasina engel degildir. Çünkü onlarin dilinde karye kelimesi sehir anlaminda da kullaniliyordu. Kur'ân-i Kerîm'de de bu anlamda kullanilmistir. Bu Kur'ân, iki köyden ulu bir adama indirilmeli degil miyDis" (Zuhruf, 43/31). Âyetteki "iki köy (karye)" den maksat Mekke ile Tâif'dir. Diser yandan Mekke sehrine "Ümmü'l-Kura (köylerin anasi)" adi verilmistir (sürâ, 42/7). Mekke'nin sehir oldusunda süphe yoktur. Cuvâsa da bir kale oldusuna göre: hâkimi, yöneticisi ve âlimi vardir. Bu yüzden es-Serahsî (ö. 490/1097), Cuvâsâ için e? anlamlisi olan "sehir (mIsr)" kelimesini kullanir (es-Serahsî, a.g.e, II, 23) Abdurrezzak, Hz. Ali'nin Basra, Kûfe, Medine, Bahreyn, MIsir, Sam, Cezire ve belki Yemen'le Yemâme'yi sehir (mIsr) kabul ettigini belirtir (Abdurrezzak, a.g.e., III, 167)
Ebû Bekir el-Cassâs (ö. 370/980), "eger Cum'a, köylerde câiz olsaydi, sehir hakkinda oldusu gibi, insanlarin ihtiyaci yüzünden, bu da tevatüren nakledilirdi" der ve Hasan'dan, Haccac'in sehirlerde Cum'a'yi terkedip, köylerde ikâme ettigini nakleder. (el-Cassâs, Akhâmu'l-Kur'ân V, 237, 238)
ibn Ömer (ö. 74/693), "sehire yakin olan yerler, sehir hükmündedir" derken, Enes b. Mâlik (ö. 91/717), Irak'ta bulundusu sirada Basra'ya dört fersah uzakliktaki bir yerde ikâmet eder ve Cum'a namazina kimi zaman gelirken kimi zaman da gelmezdi. Bu durum onlarin Cum'a'yi yalniz sehir merkezlerinde câiz gördüklerine delâlet eder. (el-Cassâs, ayni yer)
Uygulama örnekleri:
a) Allah elçisi hayatta bulundusu sürece, Cum'a namazi yalniz Medine sehir merkezinde kilinmis ve çevrede bulunanlar da namaz için merkeze gelmislerdir.
Hz. Âise (ö. 57/676)'den, söyle dedigi nakledilmistir: "Müslümanlar Hz. Peygamber devrinde Medine'ye Cum'a namazi için yakin menzil ve avâlilerden nöbetlege gelirlerdi" Menzil, Medine çevresindeki bas-bahçe evi de mektir. Avâlî ise, Medine civarinda, Necid tarafinda, Medine'ye yaklagik 2-8 mil uzakliktaki küçük yerlegim merkezleridir. Ashâb Kirâm bu yerlerden nöbetlege Cum'a namazina geldiklerine göre kendilerine Cum'a namazi farz degildi. Aksi halde kendi yörelerinde Cum'a namazini cemaatle kilmalari veya hepsinin Medine'ye gelmesi gerekirdi. Diser yandan Allah elçisinin Kubalilar'a, Medine'de Cum'a namazinda hazir bulunmalarini emrettigi nakledilir. Kuba, o devirde Medine'ye iki mil uzakliktadir.
b) Hulefâ-i râsidîn döneminde bir takim ülkeler fethedilince, Cum'a'lar yalniz sehir merkezlerinde kilinmistir. Bu uygulama, onlarin "sehir (büyük yerlegim merkezi)" olmayi Cum'a'nin sihhat sarti saydiklarini gösterir. Öile namazi farz oldusu için, onun Cum'a namazi sebebiyle terkedilmesi kesin bir nass (âyet-hadis) ile mümkün olabilir. Kesin nass ise, Cum'a'nin sehir merkezlerinde kilinmasi seklinde gelmistir. Cum'a Islâmî prensip ve emirin en büyüklerindendir. Bu da en iyi, sehirlerde gerçeklegir. (es-Serahsî, a.g.e., II, 23; el-Kâsânî, a.g.e., l, 259; ibnü'l-Hümâm, a.g.e., II, 51)
Kaynaklarda verilen bu bilgiler isiginda konuyu asagidaki sekilde netlestirmek mümkündür.
a) sehir ve kasabalar:
Valisi, müftüsü, Islâmî hükümleri icra edecek ve hadleri infâz edecek güce sahip hâkimi (kadi) ile güvenligi saglayacak zabitasi bulunan her yerlegim merkezi "sehir"dir. Sonraki Islâm hukukçularinin eserlerinde" yollari, köyleri, çasi ve pazarlari bulunma" özelligi üzerinde durulmamistir. Çünkü bir sehir veya kasabada bu özellikler zaten vardir. Böyle bir kasabanin gerek mescidinde ve gerekse "musallâ (namazgâh)" denen yerlerinde Cum'a namazi kilinabilir. Bunda görüs birligi vardir (ibn Âbidin, a.g.e., I, 546, 547 vd.) Bu tarife göre, vilâyet ve kaza merkezleri sehir sayilir. Bunlarin durumu, sehir olduklarinda süphe bulunmayan Mekke ile Medine'nin durumuna benzer.
b) sehir hükmünde olan yerler:
En büyük mescidi, Cum'a namazi ile yükümlü olanlari almayacak kadar kalabalik olan yerlegim merkezleri de "sehir" hükmündedir. Bu, Ebû Yûsuf'un sehir tarifine uygundur. Sonraki Islâm hukukçularinin çogu, bu görüsü izlemislerdir. Bu yerler resmi bir görevli bulununca, imam Muhammed'in sehir tarifine de uygun düser (es-Serahsî, a.g.e., II, 23, 24; el-Kâsânî, a.g.e., 259, 260; el-Mavsilî, a.g.e., I, 81; el-Cezirî, a.g.e., I, 378, 379). Bu ölçüye göre, nâhiye merkezleri ile pek çok büyük köyler de sehir hükmünde olur.
B) Devletin ?zninin Bulunmasi
Cum'a namazinin sahih olmasi için "devlet temsilcisinin izni" problemi de Islâm hukukçularinca tartsislmistir. Bu iznin gerekli oldusunu söyleyenler oldusu gibi aksini savunanlar da bulunMustur. Biz asagida her iki görüsü ve delillerini vererek, konuyu degerlendirmeye çalisacagiz.
1) Hanefilerin görüsü:
Hanefi hukukçularina göre, Cum'a namazi için izin gereklidir. Dayandiklari delil Câbir b. Abdullah ve ibn Ömer'den nakledilen ve yukarida da daha uzun bir sekilde kaydettigimiz su hadistir: "Kim Cum'a namazini ben hayatta iken veya benden sonra adaletli ve câir (zâlim) bir imami (önderi varken, onu küçümseyerek veya inkâr ederek terkederse Allah iki yakasini bir araya getirmesin ve igini bitirmesin" (ibn Mâce, ?kâme, 78) ibn Mâce bu hadisin senedinde bulunan Ali b. Zeyd ve Abdullah b. Muhammed el-Adevî sebebiyle isnâd? zayif sayar. Heysemî, hadisin benzerini naklettikten sonra söyle der: Bu hadisi Taberanî, el-Evsat'inda nakletmistir. Oradaki senedde Musa b. Atiyye el-Bâhilî vardir. O'nun biyografisini bulamadim. Geri kalan râviler güvenilir. (Mecmau'z-Zevâid, II, 169, 170) Bu hadiste, Cum'a'nin farzolmasi için adaletli veya adaletsiz bir yöneticinin bulunmasi öngörülmüstür. Cum'a namazi büyük cemaatle kilinacagi ve hutbede topluma hitap edilecegi için onun toplum düzeni ile yakindan ilgisi vardir. Devletten izin alma sarti aranmazsa fitne çikabilir. Cum'a kildirmak ve hutbe okumak bir seref vesilesi sayilarak rekabet dogabilir. bazi kimselerin çekisme ve ihtiraslari cemaatin namazini engelleyebilir. Camide bulunan her grubun namaz kildirmak istemesi, Cum'a'dan beklenen faydayi yok eder. Bir grup kilarak, Diserleri çekilse yine amaca ulaislmaz. KIsaca hikmet ve toplum psikolojisi Bakimindan da Cum'a'nin Islâm devletinin kontrolünde kilinmasi gereklidir.
Ancak yöneticiler Cum'a'ya ilgisiz kalir ve önemli bir sebep olmaksizin müslümanlari namaz kilmaktan alikoymak isterse, onlarin bir imamin arkasinda toplanarak Cum'a namazi kilmalari mümkündür. imam Muhammed, bu konuda su delili zikreder: Hz. Osman, Medine'de kusatma altinda iken, disarida bulunan sahabiler Hz. Ali'nin arkasinda toplanmis ve o da Cum'a namazini kildirmistir. (el-Kâsânî, a.g.e., I, 261; el-Fetâvâ'l-Hindiyye, I,146; ibn Âbidin, a.g.e., I, 540) Bilmen, bunun dâru'l-harpte mümkün ve câiz oldusunu belirtir (Bilmen, Ömer Nasuhi, Büyük Islâm ilmihali, Istanbul 1985, s. 162)
Devlet bAskani veya valilerin bizzat Cum'a namazi kildirmalari gerekli midir?. ibnü'l-Münzir söyle der: "Öteden beri Cum'a namazini, devlet bAskani veya onun emriyle kildiracak bir kimsenin kildirmasi seklinde uygulama yapilmistir. Bunlar bulunmazsa, halk öile namazi kilar" (Ahmed Naîm Tecrid-i Sarih Tercümesi, III, s. 48)
Burada sunu belirtelim ki, yukarida kaydettigimiz hadisten imam ya da müslümanlarin halifesi yoksa, Cum'a namazi kilinamaz, diye bir hüküm çikarmak mümkün degildir. Bu hadisin ilgili bölümlerinin anlattigi, "ister adil, isterse de zâlim olsun bir imamin varligina ragmen" Cum'a terk edilecek olursa, belirtilen tehditlerle kasi kasiya kalinacagindan ibarettir. Çünkü hadis, "imam yoksa Cum'a namazi kilamazsiniz" demiyor, oldusu halde kilinmazsa, son derece tehlikeli tehditlerde bulunuyor. imamin yoklusu halinde kilinmayacak olursa o takdirde bu hadisten, olsa olsa tehditlerin daha hafif olacagi sonucuna varilabilir. O da en müsamahali bir istidlâl olur.
içtihada dayali olarak ileri sürülmüs gerekçelerin disinda, Cum'a namazinin kilinmasi için sart kabul edilen ve eda sartlari arasinda sayilan imamin varligi sartinin nakli bir delili yoktur. Ayrica bu sart, yalnizca Hanefî mezhebinde öngörülmüs bir sarttir. DolayIsiyla terki halinde terettüp edecegi bildirilen bir takim tehditlere maruz kalmamak için, en azindan ihtiyaten böyle bir sarti öngörmeyen Diser mezhep imamlarinin görüslerine uyularak kilinmasi gerekir. Diser taraftan kaynaklarda hadis diye belirtilen: "Dört sey vardir ki, veliyyul emirlere aittir: Cihad'tan elde edilen ganimetlerin paylastirilmasi zekât'in toplanmasi, hudut (er'i cezalarin tatbiki) ve Cum'a'lari kildirmak." ifadeleri ise hadis degildir. Fethu'l-Kadir'de (II, 412) bunun imam Hasan el-Basrî'ye ait bir söz oldusu belirtilmistir. Son asir alimlerinden Seyyid Sâbik da "F?khu's-Sünne" adli esrinde (1, 306) bunun ayni sekilde Hasan'ü'l Basrî'ye ait bir söz oldusunu kaydetmektedir. O halde böyle bir sartin öngörülmesi için dayanak teIkil edebilecek nakli bir detil elde mevcut degildir. Bu konuda ileri sürülen bu sartin sebebi, yalnizca kasiiklik çikma ihtimaline dayali bulunmaktadir.
Veliyyü'l-Emr yoksa
Veliyyü'l-Emr ve izn-i sultânî diye belirtilen hususun gerçeklegebilmesi için, müslümanlarin baginda en azindan zâlim de olsa- bir yöneticinin bulunmasi zorunludur. baga geçmis bulunan yöneticinin, Islâm'i kabul etmesi ise onun, müslümanlarin veliyyü'l-emr'i olarak görülmesinin asgarî sartgdir. Yani müslümanlarin Islâmî olmayan yönetimlerin tahakkümü altinda yasamalari halinde, haliyle böyle bir sartin varligindan söz etmek imkâni olamaz. Bu durum günümüzün müslümanlarina; Islâm'in öngördüsü mânâsiyla bir yöneticiye sahip olmadigimiza göre, kildigimiz Cum'a namazinin hükmü nedir? Diye baglayan ve onun etrafinda dönüp dolasan Diser bir takim sorulari daha sordurmaktadir.
sunu da belirtelim ki, bu durumu su anda bir vakia olarak yagiyan bizleri, Islâm fakihleri de düsünmüs ve böyle bir durum halinde müslümanlarin ne sekilde davranabileceklerini, daha dogrusu davranmasi gerektigini belirtmislerdir. simdi bu konuda onlarin neler söylediklerine kIsaca bir göz atalim:
Bu konuda ibn Nüceym der ki:
"sayet hiç bir sekilde kadi veya ölmüs olan halifenin (yerine geçmis) halifesi yoksa, âmme de bir kiginin (Cumu'a namazini kildirmak üzere) öne geçirilmesi üzerinde ictimâ edecek olsalar, zaruret dolayIsiyla caizdir." (ibn Nuceym, el-Bahrü'r-Râik, II, I55).
Buradaki: "zaruret dolayIsiyla caizdir" ifadesi üzerinde kIsaca duralim: Anlaisliyor ki, Cum'a namazi, herhangi bir sartinin eksik olmasi dolayIsiyla terk edilmesi tavsiye edilen bir durum degildir. Aksine bu gibi durumlarda -bu sartlarin gerçeklesme imkâni bulunmadigindan- zaruret hükümleri ile amel etmek söz konusudur. iste halifesiz ve Islâm hükümlerini tatbik eden mahkemelerin varolmamasi hallerinde de bu zaruretlerle amel etmeyi engelleyecek herhangi bir durum yoktur. Çünkü bilindigi gibi kadi (yani Islâm hükümlerini tatbik eden hâkim) ile halifenin varligi, Islâmî hükümlerin yürürlükte olmasinin en belirgin gerekleri ve disa yansiyan yönleridir. Bunlarin varolmamalari halinde, Islâmî hükümlerin devlet düzeyinde uygulanabilmeleri sözkonusu degildir. sayet bu durum, Cum'a namazini kilmamayi gerektirecek bir hal olsaydi, ibn Nüceym gibi eIsiz f?kih çalismalari olan bir âlim: "Zaruret dolayIsiyla caizdir" gibi bir ifade kullanmaz, "Cum'a namazi sâkit olur" demesi gerekirdi. O zaman da konunun gereginden, Islâmî olmayan yönetimlerin çatisi altinda bulunulan hallerde söz edilmezdi.
Linklerin Görülmesine Izin VerilmiyorLinki Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   
Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

Resimlerin Görüntülenmesine Izin VerilmiyorResimleri Görebilmek Için Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    veya Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor    ya da Linklerin Görülmesine Izin Verilmiyor   

Etiketler: