ÜÇÜNCÜ FASIL (Ikinci KIsim) HASEN HADIs Hasen hadis: az ve illetten salim olarak, zabti mükemmel olmayan raviler tarafindan muttasil bir senedle rivayet edilen hadistir. Sahih ile hasen arasindaki fark, sahih hadis ravisinin zabt Bakimindan mükemmel olmasina mukabil (kasilik), hasen hadis ravisinin bu bakimdan noksan oldusudur. Her iki hadis de az ve illetten salim olup ihticac ve istishada elvesilidir. (ihticac: Hadisten hüküm çikarmaya denir) . (Istishad: Bir hadisin ayni manaya gelen ve bir bAska sahabiden nakledilen sahidini rivayet etmek, onu sahidi ile desteklemektir). (sahid: Arastirma neticesi ferd (tek) oldusu zannedilen bir hadise benzeyen ve tek bagina rivayette bulundusu zannedilen ravinin seyhinden rivayet etmis oldusu anlaislan ikinci bir hadise denir). imam Tirmizi'nin Cami'i hasen hadisin kaynAggdir. Hasen hadis tarifini ilk defa ortaya atan da imam Tirmizi'dir . Hadisleri ilk olarak sahih, hasen ve zayif seklinde taksim eden yine odur. Muhaddisler zayif hadisi iki kIsma aygrirlar: a) Amel edilebilecek olan zayif hadis ki, bu imam Tirmizi'nin Istilahindaki hasen hadise benzer. b) Terkedilmesi zaruri olan zayif hadis ki, iste bu büsbütün degersiz (vahi) olan hadistir. Sahih ve hasen hadisi tarif ederken bunlarin az olmamasi gerektigine isaret etmistik. az olmadiktan bAska bunlar münker de olmayacaktir. (Münker hadis: Zayif bir ravinin sika raviye muhalif olarak rivayet ettigi hadistir. Münker, azin ziddgdir; zira azin ravisi sika oldusu halde münkerin ravisi sika olmayip zayif kimsedir). (Sika: Adalet ve zabt vasfi tagiyan ravilere denir). Sahih ile hasen arasinda müsterek olan noktalardan biri de sudur: Bir sened hakkinda sahihtir veya hasendir diye hüküm vermiIsek, bu hükmün metne de Samil olmasi (onu içine almasi) gerekmez; zira metin bazen az veya muallel olur. "Senedi sahih olan her hadisin metni de sahih olmaz" sözü sekilden önce muhtevayi (içerigi) gözeten muhaddislerin bir ölçüsüdür. DÖRDÜNCÜ FASIL ZAYIF HADIs Zayif Hadis: Kendinde sahih ve hasen hadislerin sifatlari (vasiflari) bulunmayan hadistir. A- ZAYIF HADIsin NEVileri 1. Mürsel Hadis Senedinden bir sahabi düsen hadistir. Yagi ister küçük, ister büyük olsun bir tabiinin mutlak olarak Hz.Peygamber (as)'e nisbet etmek suretiyle (merfuan) rivayet ettigi hadistir. (Merfuan (refeahu): Ravinin hadisi, isnadini Hz.Peygamber (as)'e kadar ulastirarak O (as)'nun sözü olarak rivayet etti, manasina kullanilir). Mürselin zayif sayilmasinin sebebi, senedinin muttasil olmayisgdir. Mürsel, dinde hüccet (delil) degildir. Alimlerin bir çogu sahabenin mürselini zayif görmeyerek onunla amel etmektedir. Sahihayn'de sayilamayacak kadar sahabi mürseli vardir; zira onlarin rivayetlerinin çogu yine sahabedendir. 2. Munkati' Hadis Senedinden bir kiginin düstüsü veya mübhem birinin zikredildigi hadistir. Zayif olusunun sebebi de, senedinin muttasil bulunmayisgdir. Munkati' hadis bu bakimdan mürsel gibidir. 3. Mu'dal Hadis Senedinden birbiri pegine iki veya daha fazla ravinin düstüsü hadistir ; munkati' hadisten daha kapali ve mübhemdir. Mu'dal, hususi bir surette olmak üzere, munkati'in bir kismi sayilmaktadir; zira her mu'dal, munkati'; fakat her munkati' mu'dal degildir. Tebe-i Tabiinin irsal ettigi hadis de mu'daldir. (Tebe-i Tabiin: Tabiilerden sonra gelenler, tabiine tabii olanlar, tabiini takip edenler; kIsaca tabiilerle görüsüp onlardan hadis rivayet edenlerdir). (rsal: Tabiinin büyüklerinden birinin isnadinda sahabiyi atlayip "Hz.Peygamber (as) buyurdu ki" veya "Hz.Peygamber (as) sunu yapti" ve benzeri ifadelerle isnadini Hz.Peygamber (as)'e ulastirarak O (as)'ndan rivayette bulunmasina denir. Mu'dal munkati'dan, munkati' da mürselden daha degersizdir. 4. Müdelles Hadis Müdelles üç kIsimdir: a) Isnad Tedlisi: Ravinin muasiri olup görüstüsü, fakat hadis almadigi birinden veya muasiri oldusu halde görüsmedigi kimseden hadis igittigini zannettirecek sekilde rivayet etmesidir. (Muasir: Ayni asirda, ayni devirde yasayan kigi). Tedlisin en çirkin ve yalana en yakin olan kismi budur. imam safii, isnadda bir defa dahi tedlis yaptisini bildigi kimsenin hadisini almazdi. b) üyuhta Tedlis: Ravinin durumunu gizlemek istedigi seyhini, haiz olmadigi (tasimadigi) yüksek vasiflarla anmasi veya bilinen künyesinden (ünvanindan) bAska bir isimle zikretmesidir. (seyh: Genellikle hadis talebesinin, meclisine devam ederek hadislerini rivayet ettigi hadisçiye denir). (Meclis: Hadis okunan ve imla ettirilen oturumlara denir. Belli bir kitabin okundusu, hadis meselelerin ögrenildigi derslere denildigi de olur). c) Tesviye Tedlisi: Ravinin, hadisini makbul ve sahih göstermek için senedde bulunan -fakat kendi seyhi olmayan- birini zayif veya kendinden daha küçük oldusu için atlayarak, hadisi sadece sika raviler rivayet etmis gibi göstermesine denir. Tedlisin en kötü çegidi, büyük ölçüde bir aldatma mevcut oldusu için tesviye tedlisidir. Bütün çEgitleriyle müdelles hadisin zayif hadisler grubuna girmesinin sebebi, ravilerinin sika oldusunun sabit olmamasidir. 5. Muallel Hadis Muallel hadis: dis görünüsü Bakimindan kusursuz gibi görünse bile, sihhatini zedeleyen bir kusuru (illet) oldusu anlaislan hadistir. (bazi hadisler vardir ki, ilk bakista sihhat sartlarina uygun görünür. Fakat hadis illetlerini iyi bilen bir alimin arastirmasi sonucu bu hadisin disardan farkedilmeyen ve sihhatini yok edecek nitelikte bir gizli kusuru oldusu ortaya çikar. Bu gizli kusura illet, böyle gizli bir kusur tasgdigi bir alimin tetkiki (incelemesi) ile anlaislan hadise ise muallel adi verilir. Hadis illetleri hadis ilminin en çetin ve ince konularindan biridir. DolayIsiyla muallel hadisler konusu, Hadis Usulünün en önemli ve zor konularindan birini teIkil eder. Bir muallel hadis daha çok isnad, bazen de metni yönünden muallel olur. Muallel hadisin zayif hadisler grubuna girmesinin sebebi, illetin o hadisin sihhatini gidermesidir). 6. Muztarib Hadis Birçok rivayetleri bulunmakla beraber, bu rivayetler birbirine müsavi (Egit) oldusu için aralarinda tercih yapilamayan, bir ravinin iki veya daha çok sefer rivayet ettigi, yahut iki veya daha çok ravinin rivayet ettigi hadistir. Bu hadisin zayif olmasina sebeb, ravilerinin hifz ve zabti hakkinda ihtilaf edilmesidir. (hifz: Genellikle ravinin seyhinden rivayet ettigi hadisleri güzelce ezberleyip muhafaza ederek yeri geldiginde eksiksiz ve fazlasiz olarak kendi talebelerine rivayet edebilme yetenesine denir). Iztirab bazen metinde bulunmakla beraber, çogunlukla isnadda bulunur. (Iztirab: Bir ravi bir sefer rivayet ettigi hadisi ikinci sefere degigik tarzda rivayet eder. Ondan igiten ravilerde birbirlerinden farkli sekillerde rivayet ederler. Bir ravinin ayni hadisi birbirinden farkli sekillerde rivayet etmesi veya birden fazla ravinin birbirlerinden ayri olarak rivayet etmeleri halinde adalet ve zabt durumlari farkli olmadigindan rivayetleri arasinda tercih imkansiz hale gelir. iste bu tercih imkani Birakmayan hale iztirab adi verilmistir). 7. Maklub Hadis Ravilerden birinin metindeki bir lafzi veya isnaddaki bir sahsin ismini yahut nesebini alt-üst etmesiyle, tehir edilmesi (geriye Birakilmasi ) gerekeni takdim (öne almasiyla ) veya takdim edilmesi gerekeni tehir etmesiyle veyahut bir seyin Diserinin yerine konmasi suretiyle rivayet edilen hadise denir. 8. az Hadis Makbul bir ravinin kendinden daha makbul olan bir raviye muhalif olarak rivayet ettigi hadistir. az hadiste mutlaka teferrüd ve muhalefet sartlarinin bulunmasi lazimdir. Bu iki vasfi haiz olan (tagiyan) bir hadis, sahih olmaktan çikarak zayif hadisler grubuna girer. (Teferrüd: Ravinin rivayetinde tek bagina kalmasidir). (Muhalefet: Ravinin, zayif ise sika ravilere, sika ise kendisinden daha sika olana ayKirs rivayette bulunmasina denir). az hadisler zayif hadisler olduklarindan merdud sayilmislardir. Bu bakimdan dini meselelerde hüccet (delil) olamazlar. Bir bAska deyisle, az hadisle amel edilmez. 9. Münker Hadis Zayif bir ravinin sika raviye muhalif olarak rivayet ettigi hadistir. Münker, azin ziddgdir; zira azin ravisi sika oldusu halde münkerin ravisi sika olmayip zayif kimsedir. 10. Metruk Hadis Hadiste yalan söylemekle itham edilen yahut fiili veya kavli bakimdan fIski zahir (açik) olan veyahut çok gafil veya çok vehimli olan bir ravinin rivayet ettigi hadistir. (FIsk: Ravinin fiil ve sözlerinde küfür derecesinde olmamak sartiyla Islam'a ayKirs itikat tasgdiginin görülmesidir. Ravilerin tenkidinde (elestirisinde) göz önünde bulundurulan on tenkit esasindan (metain-i asere) biridir ve ravinin dogrudan dogruya adaletiyle ilgilidir). bazi muhaddisler metruk yerine matruh terimini kullanmislardir. B- MEVKUF ve MAKTU' HADIsLER ZAYIF HADIsLERDEN MgdiR ? Mevkuf sözüyle, sahabeden rivayet edilen söz, fiil ve takrirler kastedilmektedir. Mevkuf hadislerin içinde de zayif olanlari vardir. Fakat bu zayiflik hadisin mevkuf olusundan gelmemektedir. Diser bir ifadeyle mevkuf oldusu için zayif degildir; bilakis bu zayiflik hadisteki az, illet, iztirab gibi durumlardan meydana gelmektedir. Yoksa mevkuf hadise de, isnad ve metinlerine bakarak, Rasulüllah (as)'a ref ' edilen hadisler gibi sahih, hasen, zayif demek mümkündür. (Ref': Hadisi, isnadini Hz.Peygamber (as)'e kadar ulastirip merfu' olarak rivayet etmeye denir). Maktu' hadis ise, tabiinden rivayet edilen söz, fiil ve takrirlerdir. Maktu' -isnadinin ve metninin durumuna göre- sahih, hasen, zayif sifatlarindan birini alabilir, Maktu'un sahih ve hasen olusu, degil Rasulü Ekrem (as)'den, sahabeden alindigi manasina dahi gelmez; aksine bizzat tabiinden rivayet edildigi anlaislir. Bunlardan sadece büyük sahabilerle ayni çagda yasamak bahtiyarligina eren Said b. el-Müseyyeb , ea'bi , en-Nehai ve Mesruk gibi büyük tabiilerin maktu'lariyla ihticac etmemiz caiz olur. C- ZAYIF HADIsLerin RIVAYETI ve ONLARLA AMEL ETME MESELESI su noktada hiç süphe yoktur ki, -din nazarinda- zayif rivayetler ne er'i (seriatle ilgili) bir hüküm, ne de ahlaki bir fazilet için kaynak olur; zira zan, gerçekten hiçbir sey ifade etmez. Fezail (faziletler) de ahkam (hükümler) gibi dinin esas prensiplerindendir. Binaenaleyh bu prensipleri çürük bir temel üzerine, paramparça olacagi bir uçurum kenarina bina etmek dogru olamaz. Zaten gerek er'i ahkam ve gerekse fezail babinda (bahsinde) elimizde, bAskasina lüzum Birakmayacak kadar çok sahih ve hasen hadis vardir. BEginci FASIL SahiH-HASEN-ZAYIF HADIsLER ARASINDA MüstEREK OLAN ISTILAHLAR Bu Istilahlar yirmi tanedir. Bunlardan asil üzerinde durulmasi gerekenler mevkuf ve maktu' hadislerdir. Geri kalan on sekiz Istilah da sunlardir: Merfu', Müsned, Muttasil; Mü'ennen, Mu'an'an, Muallak; Ferd, Garib; Aziz, meshur, Müstefiz; Ali, Nazil; Tabi', sahid; Müdrec; Müselsel; Musahhaf. A. 1-2-3) Merfu', Müsned ve Muttasil 1. Merfu': Özellikle Hz.Peygamber (as)'e izafe edilen söz, fiil veya takrire merfu' denir. Onun Hz.Peygamber (as)'e izafe edenin bir sahabi, bir tabii veya onlardan sonra gelen biri olmasi arasinda bir fark bulunmadigi gibi, senedinin muttasil olup olmamasi arasinda da bir fark yoktur. Hadisin sirf merfu' olmasi, mutlaka sahih denmesi için yeterli bir sebeb degildir. Merfu'da isnad bir tarafa Birakilarak sadece metnin durumuna bakilir: Bu hale göre Hz.Peygamber (as)'e izafe edilen hersey merfu'dur. 2. Müsned: ilk raviden sonuncu raviye kadar, senedi muttasil olarak Rasulüllah (as)'a ref ' edilen hadistir. Müsned, ittisal ve ref ' sartlarini cem' etmekle (toplamakla) beraber, her merfu' müsned degildir; çünkü müsnedde isnada ve metne bakilir. Senedinde sonuna kadar ittisal bulundusundan, her müsned muttasil, metni Rasulüllah (as)'a ulastigi için de her müsned merfu'dur. (ittisal: Raviler arasinda inkita' denilen kesiklik halinin bulunmayIsi haline denir). 3. Muttasil veya Mevsul: Ister Rasulüllah (as)'a ref ' edilmis olsun, ister sahabi veya daha berideki bir sahIsta kalsin, senedinde kesiklik olmayan hadise bu ad verilir. Merfu' bazen muttasil oldusu gibi, olmayabilir de; nitekim muttasil da bazen merfu' olur; bazen olmaz. Müsned ise bu iki tabirden daha umumi (genel) olup ayni zamanda muttasil ve merfu'dur . Bütün bu Istilahlar, ravilerinin durumlarina göre sahih, hasen veya zayif olmaya müsaittir. B. 4-5-6) Mu'an'an, Mü'ennen ve Muallak 4. Mu'an'an Hadis: -Lafzindan da anlaislacagi üzere- tahdis ve sema' sözleri açikça belirtilmeden senedinde "fulanun ve fulanun" denen hadistir. (Tahdis: Hadis rivayetine denir). (Sema': Hadis rivayet metodlarindan biri, birincisi ve en önemlisidir. Hadisi, bizzat seyh denilen muhaddisle bir araya gelerek, ondan igitmek suretiyle gerçeklegir). 5. Mü'ennen Hadis: Senedinde "(haddesena fulanun enne fulanen" ibaresi kullanilan hadistir. 6. Muallak Hadis: Isnadin bas tarafindan bir veya birbiri pegine daha fazla ravinin ismi hazfedilerek (yok edilerek), mahfuzun (yok edilenin) üst tarafindaki raviye isnad edilen hadistir. C. 7-8) Ferd ve Garib Ferd Hadis: Tarikleri çok olsa bile tek ravinin infirad ettigi hadistir . (Tarik: Bir hadisin senedine verilen bir Diser isimdir). (infirad ve Teferrüd: Ravinin rivayetinde tek bagina kalmasina, bir bAska deyisle, hadisi herhangi bir seyhten ondan bAska rivayet eden olmamasina denir). Garib Hadis: Senedin herhangi bir yerinde, bir sahsin rivayetinde teferrüd ettigi hadistir. Ferd ile Garib hadisler arasinda müsterek bir rabita (bas) vardir ki, o da teferrüd mefhumudur (kavramgdir). Muhaddisler ferd tabirini çogu zaman, herhangi bir sekilde takyid edilmeyen (sinirlandgrilamayan) mutlak ferd hakkinda; garib tabirini ise, çogunlukla muayyen (belli) bir seyle kayitlanan (sinirlandgrilan) nisbi ferd hakkinda kullanmaktadirlar. (Mutlak Ferd: Senedin bas tarafindaki sahabi veya tabiinin tek bagina rivayette bulundusu hadistir). (Nisbi Ferd: Genel olarak hususi bir cihete (yöne) nisbetle ferd olan hadistir). Mutlak Ferd ile Nisbi Ferdin az ile karistirlmasi dogru degildir. Daha önce de gördüsümüz üzere, azda, teferrüd ve muhalefet sartlarinin bulunmasi gereklidir. D. 9-10-11) Aziz, meshur ve Müstefiz Bu üç Istilahin müsterek noktalari, nisbi ferd ile manevi mütevatir arasinda yer almis olmalaridir. Bunlarda -nisbi ferd oldusunu gördüsümüz- bir nevi gariblikte vardir; zira "bir seyhten iki veya üç kiginin müstereken rivayet ettikleri garib hadise aziz denmektedir. sayet hadisi rivayet edenler bir cemaat olursa, hadis meshur adini alir. seyhten rivayet eden bu cemaatin sayisi, bas tarafta da son tarafta da ayni olursa, hadise müstefiz denir. Hadis, müteaddit rivayetlerinin bulundusu anlaisldiktan sonra halk arasinda yayildigi için, onda bir nevi manevi tevatür de bulunmaktadir. su da var ki, bu üç nevi, mütevatirden çok, garib ile ilgilidir; zira bahisleri isnadla alakalidir. Mütevatirin ise isnadla bir ilgisi yoktur. batil (asilsiz) olan meshurun misali (örnesi) hadsiz hesapsizdir. Çogu da avam arasinda pek yaygindir. Mesela: "Kendini bilen kimse, Rabb'ini de bilir" ile "Patlican her derde devadir" hadisi bunlardandir. E. 12-13) Ali ve Nazil Ali Isnad: Herhangi bir hadisin ravisi ile kaynagi olan Hz.Peygamber (as) veya o hadisi rivayet etmis bulunan meshur hadis imamlarindan birisi arasinda en az sayida ravinin bulundusu veyahut da taninmis hadis kitaplarindan birinin musannefine arada en az ravi ile ulasabilen isnaddir. (Musannef: ÇEgitli konulardaki hadisleri bir araya toplayan hadis kitaplarina denir). Nazil Isnad: Ali Isnad'in ziddgdir ve hadisi rivayet eden son ravi ile ilk kaynagi olan Hz.Peygamber (as) veya bir hadis alimi arasinda normalin üstündeki sayida ravi bulunan isnaddir. Ali'nin Nazil'den üstün oldusunu mutlak olarak söyleyip geçmemelidir. Bir husus ile deger kazanan nice nazil isnadlar vardir ki, ali isnaddan üstündür. Nitekim nazil isnadin ricali daha sika veya daha hafiz yahut daha fakih olursa veyahut tahammül tarzi sema'a daha yakin bulunursa, ali isnaddan üstün olur. (Tahammulu'l-Hadis: Hadis almak demektir ve tamamen rivayet kasiliggdir). (Sema': Hadis rivayet metodlarindan biri, birincisi ve en önemlisidir. Hadisi, bizzat seyh denilen muhaddisle bir araya gelerek, ondan igitmek suretiyle gerçeklegir). F. 14-15) Mütabi' ve sahid Mütabi': 'tibar sonunda ferd oldusu sanilan hadisle ayni veya benzer lafizlarla bAska ravi tarafindan rivayet edildigi anlaislan hadise denir. ('tibar: Ferd oldusu zannedilen bir hadisin mutabi' olup olmadigini anlamak için tariklerini cami'lerden, müsnedlerden ve cüz'lerden aramaya denir). sahid: Hadisin ravisine, bir bAska ravinin, ayni hadisi Diser bir sahabiden lafzan ve manen benzeyen- veya sadece mana i'tibariyle benzeyen- bir metinle rivayet ederek muvafakat ettigi (uygun düstüsü) hadistir. G. 16) Müdrec Müdrec: Metninde veya senedinde kendine ait olmayan bir fazlalik görülen hadistir . Metindeki idrac çogu zaman hadisin sonunda olur. Hadise kendi sözlerini katan bazi raviler, bunu hadisi izah ve tefsir etmek (açiklamak) için yaparlar. Bu kabil (tür) idrac bazen hadisin baginda veya ortasinda olur. Hadisin bas tarafinda olan idrac, ortasinda olan idrac'dan daha çoktur. (drac: Ravinin rivayet ettigi hadisin metnine veya senedine aslindan olmayan sözler sokmasina denir). Müdrec olan kIsim birkaç sekilde bilinir: 1. O kIsmin Hz.Peygamber (as)'e nisbet edilmesi muhal (imkansiz) olur. 2. Sahabinin müdrec cümleyi Hz.Peygamber (as)'den duymadigini açikca söylemesidir. 3. bazi raviler müdrec olan sözü merfu' metinden ayirarak kimin söyledigini belirtir ve ilave edilen kIsimla, edilmeyeni gösterir. H. 17) Müselsel Hadis Müselsel Hadis: Müsned ve muttasil olup, içinde tedlis bulunmayan ve rivayet sekli hakkinda Rasulüllah (as)'a varincaya kadar her ravinin bir önceki raviden naklettigi birbirinin ayni sözlerin ve hareketlerin senedinde tekrar edildigi hadistir. (Tedlis: Bir ravinin muasiri olup görüsmedigi veya görüstüsü halde hadis almadigi bir seyhten igitmiscesine rivayette bulunmasina denir). (Muasir: Ayni asirda, ayni devirde yasayan kigi). I. 18) Musahhaf Hadis Musahhaf Hadis: Muharref gibi isnad veya metninde bir kelimesinin degismesiyle rivayet edilen hadise denir. (Muharref: Genellikle ibareleri degistirilerek rivayet edilmis hadislere denir). yaziligi ayni olmakla beraber, noktalarin degismesiyle meydana gelen harf veya harflerin degigikligine Musahhaf, sekil ile alakali olan degigiklise de Muharref adi verilir. Musahhaf daha çok metinlerde, bazen de isnadlardaki isimlerde vuku bulur (olur). ALTINCI FASIL MEVZU' HADIsLER VE UYDURMA SEBEBleri Sahih rivayeti, uydurmasindan ayiracak maddelerin en meshurlari asagidaki bes maddedir. Bir haberin uydurma oldusuna hükmetmek için, bunlardan birinin bulunmasi dahi kafidir (yeterlidir). Birinci kaide: Hadis uyduran kimsenin, yaptigi igi bizzat i'tiraf etmesidir. Ikinci kaide: Rivayet edilen sözde bir gramer hatasi veya bir mana bozuklusu bulunmasidir. Böyle bir kusurun, Araplarin en fasihi olan Rasul-i Ekrem (as)'den sadir olmasi (meydana gelmesi) imkansizdir. (Fasih: 1- Bir dilin kaidelerine ve inceliklerine uyarak konusan; açik anlaislir ve düzgün konusan kigi. 2- Fesahata uygun söz). (Fesahat: Sözün kelime, mana, ahenk ve siralama yönlerinden kusursuz olmasi. Dilin dogru, düzgün, açik ve akici sekilde kullanilmasidir). Esas rekaket, mana bozuklusudur. Buna lafiz bozuklusu eklenmese bile sadece mana bozuklusu, o sözün uydurma oldusunu gösterir; zira Islam, bastan sona güzeldir; rekaket ise çirkin olan bir seyde bulunur. Sadece lafiz bozuklusu bunu göstermez; çünkü bir hadis, manen rivayet edilirken, lafizlari fasih olmayan lafizlarla degistirilerek rivayet edilmis olabilir. Evet, eger ravi o lafizlarin Hz.Peygamber (as)'in lafizlari oldusunu söylerse yalancgdir. (Rekaket: ifadenin zayif olmasi hali, selametin ziddi). Üçüncü kaide: Rivayet edilen sözün tevili mümkün olmadan akla veya his ve müsahedeye ayKirs düsmesidir. (Tevil: Bir söz veya hareketi görünen manasi disinda yorumlamaya denir). (müsahede: Rü'yet (basiret, isabetli düsünme hassasi (hususiyeti)). Dördüncü kaide: Hadis diye rivayet edilen sözün, basit bir is yüzünden siddetli cezalar veya büyük mükafatlar görülecegini ifade etmesidir. Hikayeci vaizler, halk tabakasinin kalbini kazanmak için bu nevi sözler uydurmaya pek hevesli idiler. Beginci kaide: Hadis uyduran kimsenini yalancilikla taninan, dindarlikla ilgisi bulunmayan ve sahsi arzularini tahakkuk ettirmek (gerçeklestirmek) hevesiyle hadisler ve senedler uydurmaktan korkmayan biri olmasidir. Hadis uydurma hareketi, hicretin 41. senesinde, 4. halife Ali b. Ebi Talib (kv)'in hilafeti zamaninda baglamistir. ilk zamanlar hadis uydurmanin en mühim sebeblerinden biri, mensub oldusu mezhebi galip getirme çabalari idi. Muhtelif asirlarda bid'atçilar Rasulüllah (as)'a iftira etmek için uiragip durmuslardir. (Bid'atçi: Bid'at ortaya çikaran veya bid'atlara baglilik gösteren kimse). (Bid'at: Hz.Peygamber (as)'den sonra ortaya çikan ekseriya (çogunlukla) sünnete ayKirs uygulama. Ikiye ayrilir: 1- Bid'at hasene: iyi ve güzel bid'at. 2- Bid'at seyyie: Kötü, sünnete ayKirs bid'at). Bid'atçilardan bir grup, mezheplerini iftira ve tezvir (süslü yalan söyleme) yoluyla müdafaaya çalisan ve kitaplarini mevzu' hadislerle dolduran fakihlerdir. Bazen halk arasinda bilgiç (bilgili kigi) görünmek gayreti, hadis uydurmaya sebeb olmaktadir. Her asirda görülebilen böylesi açik gözler, halkin aklini çelen birtakim garip sözler uydurmak suretiyle cehaletini gizleyebilmektedirler. Alim geçinen kIssacilar, en yüzsüz ve en hayasiz insanlardir. bazi zahid ve mutasavvuflarin, insanlari salih amellere tesvik etmek için Rasul-i Ekrem (as)'e söylemedigi bir sözü hadis diye uydurmakta bir beis (sakinca) görmemeleri hakikaten çok garibtir. Rasul-i Ekrem (as)'in seçkin hikmetlerinden ve özlü sözlerinden meydana gelen, dilin sayip dökemedigi bu büyük servet onlara kafi (yeterli) gelmemis gibidir. Bu adamlarin ibadetle mesgul olmalari, zühd ve iffetle taninmalari, halki, uydurduklari seye aldanmaya sevketmektedir. Bu cihetten (yönden) zararlari tasavvurumuzun (hayal edebilecegimizin) çok fevkindedir (üstündedir). Cehaletleri sebebiyle Islam'in güzel yüzünü çirkinlestirmisler, Islam prensiplerinin (esaslarinin) arasinda bulunmayan seyleri, Islam esaslarindandir, diye sokusturmuslardir. (Zühd: Dünyaya, maddeye ve menfaate deger vermeme, rAgbet etmeme (onlari arzulamama), kanaatkar olma; nefsi ve dünyevi arzulari terketme). Hadis uyduranlari, Rasul-i Ekrem (as)'e nisbet ettikleri iftiralari saymaya kalksak, tüketemeyiz. Sadece din düsmanlari on dört bin hadis uydurmuslardir. Kendi dinini adi kimselerin oyuncagi olmaktan ve Peygamber'inin (as) hadisini de uydurmacilarin yalanindan koruyan Allah Teala'ya hamd-ü senalar etmeliyiz. Cenab-i Mevla, kendine güvenilir, ihlasli, temizi pisinden ayiran, bize uydurma sebeblerini ögreten, hadis uyduranlari cerh eden, onlarin bayagi (adi) hareketlerini ortaya döken, mevzu' hadisleri bir araya topladiklari kitaplar te'lif eden (yazan), bu uydurma hadisler kendilerini müIkil (zor) durumda Birakmasin diye zaman zaman onlari ezberleyen alimler göndermek suretiyle ümmet-i Muhammed'e büyük lütuflarda bulunMustur. (Cerh: Hadis ravilerinde bulunan ve rivayetlerinin reddedilmesine sebeb olan kusurlarin tesbit edilerek rivayet kusurlarinin ortaya konmasi ve bunun sonucu olarak naklettigi hadislerin reddedilmesini saglamaktir). |
Kayıtlı